Bay Moon'un odasında toplanmış, cezamızın kesilmesini bekliyorduk. Ağlamaktan kızaran gözlerim ve burnumla sessizce bir kenarda duruyordum.
Bay Moon kamera kayıtlarından yemekhanede çıkan kavgayı izlerken sinirden mosmor olmuştu. Dami korkuyla titriyordu, çünkü az önce Felix, Shotaro ve daha bir çok öğrenci onun kendilerine zorbalık yaptığını itiraf etmişti.
Bay Moon sinirle iç geçirdikten sonra bize döndü. "Dami. Derhal eşyalarını toplayıp defol. İki saatin var, zaman dolduğunda hâlâ burada olursan veya seni bir daha okulun yakınlarında görürsem polis çağırırım. Çık odadan."
Dami itiraz edecek gibi olduğunda Bay Moon öyle bir baktı ki, dudaklarını birbirine bastırarak odadan çıktı. Dami'nin okuldan atılmasıyla birlikte herkes gözlerini yere dikmiş ve nefesini tutmuştu.
"Rezalet. Bunca yıl hiçbir öğrencim, diğerine el bile kaldırmamıştı." diye homurdandı Bay Moon. "Hepiniz aynı derecede suçlusunuz, bu olayı şiddetle çözmek yerine eğitmenlerinize söyleyebilirdiniz. Her birinizden 40 puan kesiyorum. Bir daha böyle bir şey olursa, nedenine bakmadan okuldan atarım. Çıkabilirsiniz."
Sırayla odadan çıktık. Adımlarımı hızlandırarak bahçeye çıktığımda biri bileğimi tutup beni durdurmuştu. Durup bakınca Changbin olduğunu gördüm.
"Yoorin, nereye?" dedi endişeyle.
Changbin'in arkasından bana bakan dansçıları, bölümümden tek anlaşabildiğim kişiler olan Haena, Mina, Yuta ve Shotaro'yu fark ettim. Hepsinin gözlerinde de aynı endişeli ifade vardı.
"Hepinizden özür dilerim, benim yüzümden puanınız kesildi." dedikten sonra Changbin'e, "Eve gidiyorum." demiştim.
Bileğimi yavaşça bıraktığında arkama dönerek yürümeye devam ettim. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.
Otobüs durağını geçtim ve öylece yürümeye devam ettim. Bir süre sonra bir çocuk parkına denk gelmiştim. Banka oturup oyun oynayan çocukları izlemeye başladım. Bu çocuklar çok şanslıydı ve bunun farkında bile değillerdi.
Doğar doğmaz çöpün yanına bırakılan biriydim. Annem ya da babam her kimse, beni gerçekten istemiyor olmalılardı. Yeni doğan bir bebeği çöpe atacak kadar nasıl nefret edebilirlerdi ki benden? Asla anlamıyordum ama beni çok üzüyordu bu konu.
"Anne! Burada komik abiler var!" diye bağırdı bir çocuk. Bir yandan da arkamı işaret etmişti. Hafifçe dönüp bakmamla Changbin ve Minho'yu görmem bir oldu. İkisi de arabaların arkasına saklanmışlardı. Gerçi küçücük çocuk onları fark ettiğine göre, pek saklandıklarını söyleyemezdim. Changbin yere çökmüş, ellerini asfalta yaslayarak kafasını arabanın arkasından uzatmıştı. Minho ise ayaktaydı ama abartılı bir şekilde arabaya tutunmuştu.
Onları gördüğümü anlayınca Changbin ayağa kalktı ve üzerini silkeledi. Yanıma gelip oturduklarında, "Hani eve gidecektin?" demişti Changbin.
"Açıklama yapmaya halim yok." dedim kısaca.
O gün, ikiside çıt çıkarmadan yanımda oturmuşlardı. Ben uzun süre çocukları, ikisi ise beni izlemişti.
•••
Kulaklıklardan yayılan hoş melodi içimi huzurla kaplarken, üzerimdeki battaniyeyi iterek yataktan attım. Dün ve bugün okula gitmemiştim. Annem itiraz etmemişti çünkü normalde ölüm döşeğinde olsam derslere katılacağımı biliyordu. Ne olduğunu ona anlatmamıştım ama muhtemelen hal ve hareketlerimden az çok bir şeyler anlamıştı.
Annem odamın kapısını tıklayarak içeri girdiğinde kulaklıklardan birini çıkardım onu duyabilmek için. "Arkadaşın geldi, bir yere gidecekmişsiniz." dedi. Kaşlarımı çatarak oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hello Stranger | LeeKnow
Fanfiction"İnsanları kalıplara sokmamalısın, onları dışarıdan gördüğün kadarıyla tanıyorsun."
