"Bana neden söylemedin?" dedi Haena. Soyunma odasındaki oturağa oturmuş soluklanıyordum. Ders zor geçmiş ve beni yormuştu. Tekme yediğim yer, kendimi çok zorlandığım zaman ağırıyordu bazen.
"Changbin saklamak istedi."
Haena kollarını göğsünde bağlayarak sırtını duvara yaslamıştı. İçerde ikimizden başka kimse yoktu. "Ama bana söyleyebilirdin. Üç yıl boyunca arkalarından küfür ettim yanında."
"Söyleyemedim işte Haena. Üsteleme lütfen. Zaten herkes bana sırf bu yüzden kötü davranıyor."
"Sadece bu konuda değil, sen bana hiçbir zaman bir şey anlatmıyorsun. Kapalı bir kutu gibisin." dedi ve iç çekerek yanıma oturdu. Ayağını oturağın diğer tarafına atıp vücudunu tamamen bana döndürdü. "Bak, sürekli kavga ettiğimizin farkındayım ama bunun sebebi diğerleri gibi arkandan konuşmak yerine, ne düşünüyorsam yüzüne söylemem. Ben seni arkadaşım olarak görüyorum Yoorin. Dansçılardan her ne kadar nefret etsem de, kardeşinin dansçı olması umurumda değil."
Söylediklerinde samimi olduğunun farkındaydım. "Teşekkürler Haena, sana minnettarım."
Bana sarılınca karşılık vererek sarıldım. "Bir daha seni yalnız bırakmayacağım. Dayak yiyeceksek beraber yiyeceğiz."
Doğrusunu söylemek gerekirse, insanların bir çıkarları olmadığı sürece bana yakın davrandığına pek inanamıyordum. Elbette gerçekten sebepsiz yere birini sevmek ve değer vermek harika bir şeydi fakat benim etrafımda böyle insanlar yoktu. Bu yüzden Haena'ya güvenmeyi ne kadar istesem de içimden bir ses bana henüz bunun için erken olduğunu söylüyordu. Birlikte üç yıl geçirmiştik ama ben hâlâ ona güvenemiyordum. Daha doğrusu, güvenmekten ve sonra ihanete uğramaktan korkuyordum. En büyük korkularımdan biriydi bu.
Üzerimi değiştirip dans bölümüne gittim. İki gün boyunca kaçırdığım dersleri Changbin bana verecekti, öyle anlaşmıştık. Hem yüz yüze konuşmamız gerekiyordu. Yurtta kaldığı için eve gelmediği sürece görüşemiyorduk ve onu özlüyordum.
Changbin beni kapıda karşılamıştı. Ona gülümsedim.
"Nasılsın? Ağrın var mı?" diye sordu yanına gittiğimde.
"İyiyim Bin." dedim. Birlikte koridorda yürümeye başladık, o nereye giderse peşinden gidiyordum. Kalabalıktı ve çoğunluğun dikkati ikimizin üzerindeydi.
"Çok tepki almamışsındır umarım." diye fısıldadı.
Yanaklarımı şişirdim. "Ne sen sor ne ben söyleyeyim. Hain bile dedi bu sabah biri. Yüzüme bakmıyorlar."
Changbin bir odanın kapısını açarak içeri girerken, "Bu yüzden saklıyordum işte. Ben umursamıyorum ama sen kafana çok takıyorsun bu tarz şeyleri." dedi.
Peşinden girdim ve kapıyı kapattım. "Sorun yok, Bin. Halledebilirim." Ve içeride yalnız olmadığımızı fark ettim. Birkaç dansçı içerideydi ama gideceklerdi galiba. Çantalarını topluyorlardı.
"Merhaba, daha iyisindir umarım." dedi kızlardan biri çantasının fermuarını çekerken. Bu kız beni aramaya gelenlerden biriydi.
"Sorduğun için teşekkürler. İyiyim."
"Birini daha dövmüşler diye duymuştum. Doyoung'du sanırım adı. O nasıl?"
"Pek iç açıcı değil. Ayağı kırıldığı için bir süre kayamayacak. Kaburgalarında da kırıklar var."
Kızın gözleri büyürken bana doğru ilerledi. "Bize yardım ettiği için bu kadar hırpalamaya ne gerek varmış ki?"
Omuz silktim. "Haklısın, abartı sadece. Ayrımcılığa bayılıyorlar."
![](https://img.wattpad.com/cover/247889838-288-k413372.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hello Stranger | LeeKnow
Fanfiction"İnsanları kalıplara sokmamalısın, onları dışarıdan gördüğün kadarıyla tanıyorsun." Kapak: @stay_rsn ♡♡