Herkese merhaba.
Aşk Teorisi ilk bölümüne hepiniz hoş geldiniz.
Yukarıdaki müziği açmayı, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalar diliyorum ^^
Bu bölümü küllerinden doğan herkese armağan ediyorum.
*Sensin Ayaz.*
(3 Eylül, 2017)
Gözlerim tertemiz, parlayan raflarda dolaşıyordu. Renk renk, alfabetik sırayla dizilmiş kitaplara bakıyordu ve gözlerim ışıl ışıl parlıyordu. Elim üst raflardan birine kaydığında buram buram kitap kokuyordu. Yeni, hiç açılmamış kitap kokuları... Yağmur yağmış gibi kokuyordu ve bitkiye hayat veren toprağın ıslanmış kokusu burnumu sarıp beni hiç bilmediğim bir aleme götürüyordu... Kitabın kapağına bakıp arkasındaki kısa özeti okudum. Aslında kitap güzel bir şeye benziyordu fakat istediğim tarzda değildi. Kitabı rafa bırakıp rafın önünden ayrıldım. İki masa yan yana koyulmuş, üzerine parlak kitaplar duruyordu. Adımlarım hızla o yöne giderken ortamın sessiz oluşu beni görgüsüz gibi hissetmeme sebep oluyordu. Yine de ses yapmadığım sürece sıkıntı da yoktu. Sanki kütüphaneydi burası. Kitaplar insana sessizliği kazandırıyor gibiydi. Oysa burası bir kitapçıydı. Masaların önüne geldiğimde kısa bir bakış attım kitaplara. Gözüme mavi kapaklı bir kitap takıldığında uzanıp kitabı elime aldım.
Ah, hayır! Cidden mi?
Yaşadığım an klasik filmin sahnesi gibi desem çok mu klişe olur? İnanın bana, bir el, elimdeki kitabın sağ köşesini tutuyordu. Hayattaki bütün şansımı tüketiyor olamazdım, değil mi? Sanırım fazla yabancı dizi izliyorum. Rüyalarıma giren sahnelerden sadece bir tanesi gerçekleşmişti.
Kitabı, halat çekme yarışı yapan çocuklar gibi çekmeye çalıştım. Fakat karşımdaki en az benim kadar inatçı ve elimdeki kitabı almak için ısrarlıydı. Benimde kaptırmaya niyetim yoktu zaten. Gözlerimi kaldırıp benden uzun olan adama baktım. Adam, gözlerini gözlerime dikip sırıttı. Gözlerimi kaçırıp kitaptaki eline baktım. Tabii ki ondan etkilenmedim. Sadece Hint dizilerindeki kırk beş saniye boyunca bakışmak istemedim, o kadar. Kitabı bir kez daha çekiştirdim.
“Alabilir miyim?” diye sordum kibarca.
“Alamazsın,” dedi kitabı elimden çekerek. Hiç tepki vermeden kitabı kendime çektim. “Şimdi kavga etmek istemiyorum. Verir misiniz?” dedim aynı kibarlıkla.
“Bende kavga etmek istemiyorum,” Kitabı tekrar çekiştirdi.
“Bakın beyefendi,” dedim sinirle. “Resmen aldığım kitabı benden almaya çalışıyorsunuz. Ve bu hiç hoş değil.”
“Bakın hanım efendi, bu kitabı almam gerekiyor. İzin verinde alayım.” Tamam, kibar konuşuyordu fakat bu beni ikna etmiyordu.
“Benimde almam gerekiyor.” dedim inatla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Teorisi
ספרות נוערHayal gücü;bizi bilmediğimiz yerlere uçuran rüzgardır ve hayat;içinde ne çıkacağını bilmediğimiz açmamız gereken bir zarftır. Kendimi toprak gibi hissediyordum. Yorgunlukla yoğrulmuş, üstüne basa basa çiğnenmiş;kuru bir toprak gibi. Nasıl bir toprak...