NAPIYOSUN SEN?

1.1K 79 12
                                    

    "Saatime baktığımda derse geç kaldığımı görünce adımlarımı hızlandırdım,tam okula girecekken,okulun kapısındaki aynadan gördüğüm şeyle ani bir duruş yaptım."

     Başım yerde yalnızca onun adımlarını izliyordum

.

    Adımlarını hızlandırdığında ben de hızlandım.Ani çarpışmanın etkisiyle ilk başta nolduğunu anlamamıştım.Vücudumun onunla temas etmemesi için ellerimle sırtından destek alıyordum.

      Ama bu çok sürmemişti.Sırtında olan ellerimin altında ki kaslarının gerilmesinden sinirlendiğini anlayıp hemen ellerimi yere indirdim.Başım yerde okul girişindeki mermerlerin desenlerini inceliyordum.

   İlk defa bir erkekle bu kadar yakınlaşmıştım.Yanaklarımdan vücuduma yayılan ateşten kızardığını hissettiğim yüzümü iyice ondan saklama çabalarına girmiş başımı eğdikçe eğiyordum.

   Öylece karşımda durmuş beni anlamayan gözlerle süzerken,kalp atışlarım hızını arttırmış bu ana ayak uyduruyordum.

   Bu anı bozan yine o ses olmuştu.

    "Napıyorsun sen?"Sorusuna dalğınlığımdan istem dışı cevap vermiştim.

    "Sencede fayanslar çok hoş değil mi?"dediğimde içimde olmasi gerekirken,dışımda olan iç sesimle tartışmaya başladım.

    Ama yine iç sesimin bile susup dinlediği o ses kulaklarımda yankılandı.

   Önce derin bir nefes alıp sıkıntıyla geri verdi ve konuşmaya başladı.

   "Neden beni takip ediyosun" der demez saatine baktı ve fısıltı şeklinde bir lanet savurdu.Ve ben sorusuna cevap vermeden tekrar konuşmaya başladı.

  "ya da boşver ve beni şimdi dikkatlice dinle.Bu seninle son konuşmamız.Anladın mı? dersime geç kaldım ve seninle konuştuğum her saniye benim aleyhime" benden bir cevap beklediğini ima eder bi şekilde "Beni anlıyor musun?" diye sordu.Sanırım şu anda içimde ki acının tek sebebi o sesin sahibinin de bana deli muamelesi yapmasıydı.

   Sorduğu soruya ona bakmadan onayladığımı belirten bir şekilde başımı salladım.O da bu cavaptan tatmin olmuş olmalı ki konuşmasına devam etti.

  "Seninle açık konuşuyorum.Sen Müslümansın ve ben Müslümanlardan nefret ederim."

   Son söylediklerinden sonrasını,sesini algılamaya doyamayan kulaklarım bile o sesi reddetmiş ve ben son duyduklarımda takılı kalmıştım.

   "Müslümanlardan nefret ederim."

   Gerçekten bu muydu yani?Herkesin vücudunu örtmek için kullandığı örtüyü,benim başımada takmam mıydı sizi rahatsız eden.Gerçekten duygularınız bir bez parçasından nefret edicek kadar saçma mıydı?

  Ben bu sorularla boğuşurken en sonunda yine dikkatimi

  "Anladın mı?" diyen ses çekmişti.O sırada ,akan gözyaşlarımın içimin acısına ortak olup gözlerimden aktığını fark etmiştim.

   Belki her şeye dayanabilirdim, tüm acılara rağmen gözyaşlarıma hakim olabilirdim.Ama dinime laf edilmesine dayanamıyordum.

  Ama şimdi güçlü olmalıydım.Gözyaşlarıma rağmen başımı kaldırıp gözlerimi onun gözlerine sabitleyip,kararlı bir ses tonuyla "Anladım" diyebilmiştim sonunda.

   İçimde ki acıyı gözlerimden görmüş olmalı ki onu şaşırmış bakışları arasında yalnız bırakıp hızlı adımlarımla yanından geçip gittim.

   Sadece gözyaşlarım ve içten tövbelerimle yalnız kalmıştım.

    Aslında hiç bir erkeğin yüzüne bile bakmazdım ama sinirlenmiş kendimi tutamamıştım.

   "Allah'ım sen affet" diyerek sınıfımın yolunu tuttum.

  (...)

     Öylece yerimde durmuş o anı beynimde tekrarlıyordum.

   Gözleri...

Ne çok şey anlatmıştı o gözleri.

İçinden çıkamadığım bu düşüncelerde boğulurken,imdadıma hala dün gibi hatırladığım o gün koşmuştu.

   Kalbimde hissettiğim acıyla tekrar kendime geldim.

   O bir Müslümandı.

(...)

  Sonunda sınıfımı bulmuştum.Bu kadar zor olmamalıydı aslında bu.Kafamda ki düşüncelerin derinliğini,aradığım sınıfın önünden aradığım sınıfın önünden üç kere geçtiğimi fark edinci anladım.

  Önce kapıyı tıklatıp sonra içeri girdim.Benim içeri girmemle bütün gözlerin benim üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.Ve başörtüde.

  Tam özür dilemek için ağzımı açtığımda öğretmen bana sus işareti yapıp dışarı çıkmam için işaret etti.

  Bende daha fazla olay yaşamak istemediğimden dışarı çıkarken hocanın

"kapıyı dışardan kapat" demesiyle elimin kontrolünü sağlayamayıp kapıyı sertçe çarptım.Benim ardımdan da zil çalmıştı zaten.

  Ilk önce öğretmen çıkmış, yanımdan geçerkende

  "Burası Türkiye değil Erva hanım" demişti alaycı ses tonuyla.

Bunu demesiyle bardağı taşıran son damlayı da o damlatmıştı.Ve o öfkeyle elime telofonu alıp numarayı girdim.Telefon çalarken birazda olsa kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Alo..."

     

vee yeni bölüm nasıl olmuş..vote bekliyorum sizleri.çoookk seviyorum...:)

Delinin yalnızlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin