altıncı bölüm

253 26 43
                                    

dün yazmayı unuttum :/

will elini sevgilisinin köprücük kemiğinde gezdiriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

will elini sevgilisinin köprücük kemiğinde gezdiriyordu.
"işte burası da klavikula. köprücük kemiği yani."

nico elini kendi köprücük kemiğinde gezdirdi. "klavikula. garip bir isimmiş."
"senin köpeğine taktığın kadar olamaz." dedi will kıkırdayarak.
"bir kere, cerberus oldukça mantıklı bir isim. mitolojide köpek sayılır."
"hm, aklıma geldi de, bir ara o kartlarla oynayalım. ama önce," kalemini kitabına vurdu, "biraz çalışmalıyım."

will kollarını sıvayıp nico'nın göğsüne koydu ellerini ve kaburgalarında gezdirdi. "göğüs kafesi, toraks. göğüs kemiği, sternum." will tamamıyla odaklanmış kemiklerin isimlerini sayıyordu. nico ise onun hafifçe çatılmış kaşlarını izliyordu.

"alt çene kemiği," dedi will nico'nun çenesinden tutarak, "mandibula." nico ile çok kısa bir süreliğine de olsa bakıştıktan sonra elini çenesinden çekti. "tamam doktor, hepsini biliyorsun peki bunun adı ne?" nico will'e yaklaşarak yanağından tuttu ve parmağını will'in dudağında gezdirdi.

will kızararak göz kaçırdı. "unuttum." nico genelde pasif taraf olduğu için arada yaptığı çıkışlar will'i şaşırtıyordu.
"ipucu verebilirim istersen. konuşmana falan yardım ediyor hani? başka işlevleri de var tabi, mesela ö-"

"nico sen pisliğin tekisin." will güldü. "ders çalışmamdan sıkıldın, biliyorum ben de sıkıldım ama tekrar yapmam gerek."

"aşırı sıkıldım ben." nico uhlayarak yüzüstü döndü yatakta.
"neden sen de yeni bir şarkı sözü yazmıyorsun? ya da en azından denemiyorsun?"

"'sevgilim tıp okuyor/ben çok sıkılıyorum/benden şarkı yazmamı istedi/işte bu da benim şarkım."

"apollon'dan yeteneklisin en azından." will gülerek nico'nun sırtına uzandı. nico yerinde dönerek will'in saçlarını okşadı. "molada mısın?"

"hm, evet. acıdım." doğrulup nico'nun yüzüne yöneldi ve kıkırdayıp başını boynuna gömdü. nico will'in kokusunu içine çekti ve onun kafasını kaldırıp dudaklarından öptü.

biiip, biip, biip

nico will'den çekildi. "alarmın neden bu sa-" karşısında kimseyi göremeyince titredi ve odaya baktı. "will?"

biip, biip, biip

hazel odanın kapısını açtı. "nico!"

***

nico will'in adını sayıklarken gözlerini açtı ve hazel ile göz göze geldi. saatin başında dikiliyordu. "alarmın çalıyordu." ben ne ara alarm kurdum ki, diye düşünürken iç geçirdi.

"tamam, sağ ol. duymadım." nico yataktan kalkıp yüzünü sildi ve perdeyi açtı. ah, rüyası o kadar gerçekçiydi ki o lanet saat olmasaydı her şey daha mükemmel olurdu.

hazel yanından çekilirken kardeşinin saçlarını okşamaya çalıştı. "keşke daha rahat yetişebilseydim kafana." nico gülümsemeye çalıştı ve eğilerek hazel'ın saçlarını okşamasına izin verdi. "kendini daha iyi hissediyorsun değil mi?"

"evet, reyna ile buluşmak istiyorum. anlatmam gereken şeyler var."

"beni yanlış anlama ama will'in cenazesine bile katılmadın nico." nico duraksadı ve hazel'ın altını andıran gözlerinden kaçındı. "biliyorum, sadece... sadece onun ismini orada görmek istemiyorum."

"bir gün benim bile adım o taşlara yazılacak nico."
"ama seni hatırlıyorum. onu değil. yani, onu hatırlıyorum. ama istediğim şekilde değil. neyse, mm, akşam yemeğine gelirim." yanından çekilip pilot ceketini kapısının kolundan aldı ve merdivenlere yöneldi. frank kahvaltı masasını hazırlıyordu. ikisi birbirlerini süzdüler.

"iyi eğlenceler," nico kendisini dışarı attı.

***

reyna saçlarını her zaman bir taraftan ören, esmer bir kızdı. sert bir duruşu olsa da nico onun içindeki yumuşak kızı görebiliyordu.

"rüya olmadığına eminim çünkü görmedim tamam mı? zihnimde nir anıydı bunu hissedebiliyorum."
"tamam nico, sana rüya görmüşsündür demedim."
nico iç geçirip çeşmenin demirliklerine yaslandı ve içeceğinden birkaç yudum aldı. "onu düşündükçe daha da çok yalnızlaşıyor gibi hissediyorum."

reyna nico'nun sırtını sıvazladı. "hiç mesajlaşmalarınızı okudun mu?" nico duraksadı. hiç aklına gelmemişti tabi ki de. "hayır." telefonunu çıkardı ve mesajlarına girdi.

will'e tıkladığında sadece sekiz mesaj vardı. yıldızlı mesaj.
güneş tanrısı falan:
seni seviyorum bebeğim <3 [15 Ocak 201×]
güneş tanrısı falan:
saugatuck
lütfeeeeen
oraya gitmeliyiz nico-nico-ni
s a u g a t u c k
ismi çok tuhaf ama harika bir yer gibi [25 Haziran 201×]
güneş tanrısı falan:
iki gün sonunda seni ikna edebildim
HAHAHAHAHAH [27 Haziran 201×]

"hm, çok ateşli mi konuşuyorsunuz?" reyna telefona eğilmeye çalıştı.
"hayır. aslında bilmiyorum. mesajları silmişim. birkaçı dışında. will'in sevdiği bir yer.. ııı- saugatuck? oraya gitmek istemiş."

"ah, şimdi hatırladım sana orada evlenme teklifi edecekti. tabi daha sonra..." susup önüne döndü.

nico'nun bunları sindirmeye çalışması kalbine oturan öküz sayısını iki katına çıkardı.

keşke unutmuş olduğu tek şey nefes almak olsaydı.

//////////
burayı okumanıza gerek yok boş burası:
bok gibi bir psikoloji = bok gibi bir bölüm
bu ara tarihten 57 almışım 20 bekliyordum shsheurkldjdfkl
neden bu bilgiyi verme gereği duydum bilmiyorum

remember me'solangeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin