yedinci bölüm

236 21 23
                                    

estelle, nico'nun kucağındaydı ve huzurlu görünüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

estelle, nico'nun kucağındaydı ve huzurlu görünüyordu. nico ise küçük bir çocuk gibi bebeğe hayranlıkla bakıyordu. "çok tatlı," diye fısıldadı nico, "ve çok hafif." percy karşısındaki koltukta kıkırdadı.

will odaya girip direk nico'nun yanına yöneldi. "nico~ bu çok tatlı." estelle nico ile bakışıp duruyordu. bebeğe farklı geliyordu anlaşılan. sonra estelle kolunu uzatıp nico'nun nirvana sembollü tişörtünü serçe tutup gülmeye başladı. o sırada ayaklarıyla tekme savurdu.

percy gülmeye devam ediyordu. "seni sevdi nico." nico gülümseyerek estelle'yi tutup kaldırdı. "çok mu heyecanlandın?" estelle garip bir ses çıkarıp elini ağzına götürüp ısırmaya çalıştı.

will nico'ya dönüp gülümsedi. "evlenirsek bir çocuğumuz olsun." nico kızardı çünkü hem percy onların yanındaydı hem de erkekti. çocuğu olması neredeyse imkansızdı.

will nico'nun boynuna sarıldı. "çok utangaçsın!" estelle ikisine bakıp tekrardan tekmelerini havaya savurdu. will'i mi kıskanıyordu yoksa? nico gülerek estelle'yi kendine çekti ve sarıldı. "o kadar küçük ki!" estelle tuhaf bebek sesleri çıkararak nico'nun saçlarından tuttu ve ağzına götürmeye çalıştı. başını çekip bebekle bakıştı nico. "saçımın senin için iyi bir yemek olduğunu sanmıyorum ufaklık." estelle yüzünü buruşturdu ve ağlamaya başladı. percy'ye doğru döndü.

percy koltuktan kalkıp estelle'yi kucağına aldı. "sana süt ısıtmama ne dersin?" annabeth elinde biberon ile odaya girdi o sırada. "hallettim senden önce."

***

terasta sandalyeye yaslanmış, kartlarını sayan nico adım sesleriyle kapıya döndü. "çok garip, teras ve nico."

"benim de hava almaya ihtiyacım var." will yanındaki sandalyeye oturup gülümsedi. "evet, güneş ışığına da ihtiyacın var."

"güneş ışığım zaten sensin." dedi nico ve ne dediğini fark edince kızarıp kartlarına döndü. kulakları yanıyordu. "ne dediğimi boş ver."
will gülümseyip ona sarıldı. "mcdonald's prensim benim."

nico da kartları masaya koyup will'e yaslandı. "bence evlenmeliyiz," dedi will ikisinin arasındaki sessizliği bozarak. nico duraksadı. "will fazla küçüğüz. evlenmek için yani ve..." sıkıntıyla iç çekti, "ya bu sadece gençliğin getirdiği geçici heves gibi bir şeyse?" will nico'dan çekildi ve ellerini tuttu.

"kendi duygularından emin değil misin?"
"hayır, yani ben seni seviyorum ama büyüdüğümde kaybetmek istemiyorum. sadece bundan korkuyorum. bilirsin bir başkası ortaya çıkabilir ve seni kendime zorlayamam." will gülümseyip nico'nun yanaklarından tuttu. "bizi ölüm bile ayıramaz nico. bunu düşünerek kendine zarar veriyorsun. her zaman yanında olacağım."

nico yanağından akan gözyaşını silmeye zahmet etmeden will'in dudaklarına uzandı.

***

nico nefes alamıyordu ve gözyaşları görüşünü engelliyordu. reyna omzuna dokundu. "nico?"
nico hıçkırdı ve reyna'nın omzuna gömüldü. "bana ölümün bile bizi ayıramayacağını söylemişti! neden onu hissedemiyorum öyleyse?!"

reyna nico'ya sarılıp saçlarını okşamaya başladı abla edasıyla. "sakin kalmaya çalış nico. bu pat diye olmayacak elbette. onu kalbinde yeniden hissedeceğine eminim."

"ya aslında onu gerçekten sevmemişsem? ya hepsi gerçekten geçiciyse?" reyna omzunu sıktı nico'nun. "sakın ama sakın öyle bir şey söyleme nico. senin ona nasıl baktığını iyi biliyorum. böyle düşünerek onun canını yakıyorsun."

nico ağlamaya devam ediyordu. "keşke onun yerine ben ölseydim."
"will de senin için üzülürdü. onun üzülmesini ister miydin?"
"o," burnunu çekti, "o bunu kaldıracak kadar güçlü ama ben dayanamıyorum."
"nico sen onun resmen yaşama amacısın. seni kaybettiğinde her şeyini kaybederdi. senin gibi. beni anlıyor musun?" reyna nico'nun yanaklarından tuttu. nico reyna'nın gözlerinde kendini gördü. o kendi sevdiğine bile kavuşamamıştı. "beni anlıyor musun nico?"

nico başını belli belirsiz salladı ve reyna'dan çekilip yüzünü sildi. "yapmam gereken şeyler var. gitmeliyim." reyna'nın bir şey demesine fırsat vermeden koşmaya başladı. önce saugatuck'a gitmesi gerekiyordu.

////
çok uzun zaman sonra ilhamsızlık, dersler, yine dersler derken hadi bir şeyler yazayım dedim. bir de aklımda iki ayrı hikaye daha vardı onları biraz yazdım belki kagehina olanı paylaşırım ama herkes kagehina yazıyor diye çekiniyorum.
huh, neyse ne
kendinize dikkat edin <3

remember me'solangeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin