Todoroki'nin Ağzından
Nefes nefese ve ter içinde kalktığımda saatin 21:50 olduğunu fark etmiştim.
Gördüklerimin rüya olduğunu ancak banyoya gidip boynuma baktığımda anlayabilmiştim. Yüzüme su serpip bir süre öyle bekledim.
Gördüğüm rüya beni çok etkilemişti. Normalde rüyalardan etkilenen biri değildim ama bu rüya aletimin 180° derece dikleşip, pantolonumu yırtma çabasına girmesini sağlamıştı.
Vücüdumu dikkatlice süzdüğümde titrediğimi fark ettim. Etkilenmiştim hem de çok fazla...
Havlumu da alıp banyoya ilerledim. İşimi halletmem gerekecekti.
İşim bittiğinde kurulanıp kıyafetlerimi giydim.Bir bardak su içerek kuruyan dudaklarımı ve boğazımı ıslatıp, aşağı indim.
Natsuo koltukta telefonuyla birşeyler yaparak uzanıyordu. Beni görünce ters ters bakarak;
"Ulan insafsız, insan bana da yemek bırakır, lokantalar da yiye yiye hazır tavuğa döndüm a*k!" dedi.
Göz devirdim, gelsin kendisi yapsındı eli ayağı vardı nasıl olsa! Biraz televizyon izlemek için Natsuo'nun yanındaki koltuğa oturdum.
Saçma bir yarışma programı bulmuş ama aklım gördüğüm rüya da olduğu için hiçbir şey anlayamamıştım.
Tuhaf bir şekilde Bakugou'nun sesini duymak istiyordum. Sanki o güvende değilmiş gibi. Yada ben güvende değilmişim ve onun sesine ihtiyaç duyuyormuşum gibi.
Sebebi neydi bilmiyorum ama onun sesini duymak istiyordum ve bunu yapacaktım da...
Odama çıktıktan sonra elime telefonu alıp bir süre bakıştım. Arayacaktım fakat açtığında ne diyecektim? Ben seni rüyamda gördüm, seviştik ve ben senin sesini duymak istedim mi?
Düşünürken gözüm kenar da duran kitaba kaydı. Coğrafya kitabıydı ve benim kitabım masamın üzerinde duruyordu.
Bu demek oluyordu ki; o kitap benim değildi. Hızlıca gidip kitabın kapağını açtığımda karşımda olan isimle gülümsedim. İşte bahane mi bulmuştum.
"Bakugou Katsuki"
Yaklaşmayın......
"Ne oldu, yarım p*ç?!"
Sesini duyunca içim titremişti. Hala rüyanın etkisindeydim.
"Ş-şey, burda Coğrafya kitabın kalmış bunu söylemek için aramıştım."
"Yarın çantamı sen taşımayacak mısın, işte o zaman verirdin. Neden beni rahatsız ediyorsun?!"
"Yine de h-haber vereyim dedim."
"Ahh, aptal Shouto!" diyerek telefonu yüzüme kapattı Bakugou.
Ben ise huzurlu şekilde telefonu masanın üzerine bıraktım. Bana ne oluyordu bilmiyorum ama Bakugou beni iyi hissettiriyordu.
Sesini duymak içimi rahatlatmıştı. Onun yanında mutlu ve huzurlu hissediyordum. Herşeyi yapabilecek gibi kötü hiçbir şey olamayacak gibi.
Ve bu duygular çıkmazı beni sadece tek sokağa götürüyordu. Bu dostluktan daha farklı bir seviyeydi. Fakat bunu Bakugou'ya nasıl açıklayacağım hiç bilmiyordum.
Gidip sana karşı birşeyler hissediyorum,bana şans verir misin, desem muhtemelen en az iki hafta okula gidemez hastanelik olurdum.
Farklı bir kişi olarak ona yazmalı ve sonra açıklamalıydım.
İşe yeni bir hat almakla başlamalıyım.
...
Sabah olduğunda işlerimi hallettikten sonra kahvaltıyı yapmış ve Bakugou'nun evine doğru yol almıştım.
Oraya gidene kadar da yeni hat alınca nasıl açılacağımı düşünüyordum.
Seni seviyorum, diye başlasam çok çabuk olurdu. Önce arkadaş olarak başlamak istiyordum.
Merhaba ben sizinle arkadaş olmak istiyorum desem de fazla resmi olur ve tuşlu telefondan sapıklık yapan amcalar gibi olurdum.
Nasıl başlayacağıma hattı aldığımda karar veririm diyerek önüme bakmıştım ki çok geç kalmışım...
"Lan, ne oluyo-! Önüne baksana p*ç!"
Fark etmeden Bakugou'ya çarpmıştım. Ama benim derdim Bakugou'ya çarpmam değil elindeki telefonda mesaj yazdığı kişinin ismiydi.
"Domates'im 🍅"...
Daha dikkatli bakınca altındaki numaranın sonun görebilmiştim.
"0804"
Çok merak etmekle birlikte içimde tuhaf bir sinir oluşmuştu. Bakugou kimseyle "Domates'im 🍅" diye kaydedecek kadar samimi olmamalıydı.
"Özür dilerim, dalmışım."Domates'im" kim bu arada?"
"Sanane lan, tut çantamı!" diyerek çantayı bana fırlatmış ve bende havada yakalamıştım. Ama hala kafam mesajda ki kişideydi.
"Domates'im 🍅"...
Kimi böyle kaydebilirdi ki? Kimle böyle samimi olabilirdi?
19 dk. sonra
"Çanta nakliyat işi nasıl gidiyor köle Todoroki?" dedi Bakugou elindeki telefonu cebine bırakırken.
Ben ise ne dediğini bile anlamıyor, kucağımda ki Bakugou'nun çantasına çenemi bastırmış düşünüyordum.
"TODOROKİ!"
(Anime de ki bağırdığı ses tipi olarak düşünün.)
Bakugou bağırdığında kendime gelmiş ve Bakugou'ya bakmıştım.
"Ne var!""BANA BAĞIRMA!"
"SENDE BANA BAĞIRMA!"
Todoroki ilk defa Bakugou'nun dediklerini umursamış ve bağırmıştı.
"SEN NE HAKLA BANA BAĞIRIRSIN!"
"SENİ İLGİLENDİRMEZ!"
"BANA BAK!"
Bakugou yakamdan tutup silkeleyince
okulun önü geldiğimizi görmüş, susmuş ve içeri girmiştik. Malum, bu gün nöbetçi öğretmen Midnigt'ti ve çok disiplinliydi.Gidip çantayı Bakugou'nun sırasına bıraktığım da yerime geçiyordum ki Bakugou bileğimden tuttu.
Temas eder etmez, aklıma rüyadaki sahneler geldi ve hızla kolumu çektim.
"Bu tepkilerin neden tuhaf bilmiyorum ama en yakın zamanda umursamaz tavırların yeniden gelsin Todoroki, yoksa hiç iyi şeyler olmayacak."
...
Off, ne bölümdü ama...
Arkadaşlar şuan yorum ve okunma sayısı çok az.
Lütfen hayalet okuyucu olmayın.
Bunu sizin fikirlerinizi düşündüğüm için söylüyorumSizleri çok seviyorum, hoşçakalın!
╰(^3^)╯╰(*´︶'*)╯
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hâʟâ Gᴇç Dᴇğɪʟ!(ᏰᏦᏖᎴ)
General FictionThey are very in love with each other. ࿔ৡ⃪꫶⃗၇͜ᩘ☔၇⃪⃖ৡ࿔