-BÖLÜM 6-

46 3 1
                                    

Hatırlatma...

"Aslında ben de gelsem iyi olacak seninle bir konu konuşmam gerekiyor." Olamaz! Kolyemi görmüştü kesin lütfen görmüş olmasın, lütfen.

"Peki " dedim . İkimizde susuyorduk. Sahile vardığımızda gidip kayalıklara oturduk.

"Evet" dedim "Seni dinliyorum"

"Duygu bu çok önemli bir kolye meselesi"

Kalbim yerinden çıkmak istercesine atıyordu. Buna hazır mıydım değil miydim bilmiyordum. Ben şu zamana kadar kimseyi sevmedim , sevemem. Korkuyordum onu kırmaktan korkuyordum çünkü o muhtemelen gerçek aşkının ben olduğumu düşünüyordu . Kolyeyi gördüyse tabii.

Ama ben yapamazdım. Biriyle olamazdım. Nasıl davranacağımı bile bilmiyorum ki. Ya onu kıracak bir şey söylersem. Bilirsiniz işte klasik sevgililer Seni Seviyorum Hayatım falan filan. Bu işleri pek beceremezdim. Sadece ilkokulda Ege diye bir çocuktan hoşlanmıştım o kadar işte.

"K-kolye mi ne kolyesi?" dedim. Allah kahretsin ki kekelemiştim. Gözlerimin fal taşı gibi açıldığına yemin edebilirim. 

"Bak Duygu bu söyleyeceklerim çok önemli. O yüzden rica ediyorum aramızda kalsın." Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. 

"Yıllar öncesinde ailemle beraber Kapadokya' ya gitmiştik" Aynı benim gibi o da Kapadokya'da almıştı kolyeyi. Heyecandan ne yapacağımı bilemez haldeydim. Bana kolyenin hikayesini anlattı. Sanki bilmiyormuşum gibi. 

Onu dikkatle dinledim."Eee bulabildin mi gerçek aşkını? " Yüzünü bana çevirdi. Gözlerinde hüzün yakalamıştım sanki. Yüzüne vuran ay ışığının denize vuran ay ışığından daha güzel göründüğüne yemin edebilirdim. Dalgalanan denize gözlerini her çevirdiğinde gözlerinin içinden seyrediyordum denizi. Rahattım bana bakmadığı zamanlar, dilediğim kadar bakabiliyordum yüzüne.

"Benimde seninle konuşmak istediğim kısım burasıydı." Çalan telefonum beni kurtarmıştı. Annem arıyordu. "Çok özür dilerim annem arıyor." dedim üzülmüş gibi görünerek. "Hiç sorun değil bak hadi." dedi gülümseyerek.

"Efendim anneciğim" dedim telefona cevap vererek. "Neredesin kızım" dedi. "Sahildeyim anneciğim okuldan bir arkadaşımla karşılaştım da onunla sohbet ediyorduk"

"Tamam yavrum fazla geç kalma." dediğinde telefonu kapattım. Suratımı düşürerek. "Eve çağırıyor" dedi. Yalandan kim ölmüş canım?

"e tamam o zaman başka zaman konuşuruz şimdi kızdırmayalım anneni" dedi ve sırıttı. Ah! çok tatlı. "Olur " dediğimde kalktı ve pantolonunun arkasını silkeledi. Ve bana doğru ellerini uzattı ,kalkmam için. Ellerini tuttum bu soğuk havaya rağmen sıcacıklardı. Ondan destek alarak ayağa kalktım Ellerimi çekeceğim sırada bırakmadı.

"Of Duygu buz gibi olmuşsun zaten hastasın bir eldivenin falan yok muydu takacak?" Ellerim onun sıcak ve büyük ellerinin içindeydi. Bu hissi kelimelerle tarif edemem. daha önce bir çok kez Demir'in, Samet'in ve Emir'in elini tutmuştum fakat hiç biri böyle hissettirmemişti. Ellerimden tüm vücuduma doğru yayılan bir elektrik akımı vardı.

Elimi aldı ve uzun siyah paltosunun içine soktu. Burası sıcacıktı! "Biraz böyle kalsın da ısın." Çok harika hissediyordum. "Peki ,Teşekkür ederim."

Benim bir elini tutuyor ve fırın gibi sıcacık olan cebinin içindeydi. Böyle olunca sevgililere benzemiştik. Eve doğru ilerlerken ikide bir , bir ellerimize birde onun sert yüzüne bakıyordum. Siyah saçları gece karası gözleri ve harika kokusuyla aşık olunası bir erkekti.

"YA DA GÖK SENİN YÜZÜNDE"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin