1

10.5K 362 132
                                    

Rakipten hızlı bir hareketle kurtulduktan sonra çenesinin altına sağlam bir yumruk geçirmiştim. Adam yere yıkılmadan önce kulaklarıma bir ses doldu. Jungkook'tu bu... gözlerimi hemen sesin geldiği yere çevirdim. Gördüğüm manzara ise yumruklarımın kasılmasına neden oluyordu. Tüm salon sessizliğe bürününce sesleri kulağıma daha net geldi. İki adam sevgilimin yanına oturmuş onunla muhabbet ediyordu. O sırada adamlardan biri duymak istemeyeceğim o şeyi söyledi. "Akşam bize gelebilirsin istersen?" Jungkook'un buraya gelmemesini defalarca kez söylemişken, bir de adamlarla konuşuyordu. Hayır, Jungkook saf biri değildi. Hatta şu an o iki adamdan kaçmak istiyor bile olabilirdi. Ama sadece isterdi. Çünkü kıramazdı o insanları. Evet, şimdi diyorsunuz onu taciz edeni de mi kıramazdı? Evet... Çünkü o onlarında bir kalbinin olduğunu ve kotu yaşamları yüzünden bu hale geldiklerine inanırdı. Haklı olabilirdi fakat çoğu zaman insanlar onu kalbini umursamazdı. Kırarlardı bebeğimin kalbini. Ben bile kırardım. Eve gidince yapacağım gibi...

Hışımla bitmiş olan ringi terk ettim. Hemen aşağı atladım ve Jungkook'un yanına adımladım. Beni görür görmez hemen kalktı ve koluma girdi. Kaslı vücudumun yanında o, bir bebekten farksızdı. İncecik beli vardı. Boyu ise omzuma geliyordu. Uyumlu bir çift sayılamazdık ama birbirimizi çok severdik.

Jungkook'u tek elimle arkama çektim ve beklemesini söyledim. Boşalan salonda sadece dördümüz kalmıştık.

-Hayırdır beyler, ne işiniz var benim sevgilimle?
-Anlarsın ki sevgilin bizi zor duruma soktu. O kalçaları tam bacaklarımızda zıplamak için varlar. Sabaha kadar becermek için. Bu gecelik bizim olsun sana da ne istersen verelim.

Resmen sevgilimi sikmekten bahsediyordu orospular. Zaten yumruk halinde olan elimi konuşanın suratına geçirdim. Kasıklarına da sağlam bir tekme attıktan sonra diğerine geçtim. Bayılana kadar devam ettim vurmaya. En sonunda da Jungkook'un elini tuttuğum gibi salondan çıkardım onu. Arabaya doğru sürükledim onu.

-Tae, ben özür dilerim. Ama seni çok merak etmiştim.
-...
-Tae konuşmayacak mısın? Özür dilerim gerçekten.
-...
-Tae küs müyüz?

Susmam üzerine o da vazgeçip sustu ve yola devam ettik. Sessiz geçen bir yolculuktan sonra eve gelmiştik. Jungkook'dan önce davranıp arabadan inmiştim. Hemen onun kapısını açıp kucağıma almıştım. Eve girer girmez yatak odamıza yönelmiştim. Jungkook ise çırpınıyordu. Maçta yorulmuştum ama bu gece yaşanalacaklara engel değildi.

Hızlıca yatağa fırlamıştım resmen onu. O mekana gelmemesi gerektiğini ona binlerce kes söylemiştim. Tekin bir yer değildi, hele Jungkook için hiç değildi. Bir sürü sapık adam vardı ve Jungkook onlar için çok güzel bir yem olurdu. Ben bir boksördüm. Turnuvalardan diskalifiye olduğum için yasa-dışı dövüş yapıyordum. Jungkook ile de yaklaşık iki yıl önce spor salonunda tanışmıştık. Kendinden ağır ağırlıklar kaldırmaya çalışıyordu. O zaman zaten çok cılızdı. Tam ağırlıklıları yere düşürecekken tutmuştum. Bu fırsatla tanışmış hatta onun hocası olmuştum. Ne zaman spora gelse ona yardım ederdim. Tam vücut yapmaya başlandığında içimde tarif edemediğim bir kıskançlık oluşmuş ve onu vaz geçirmiştim. Sonuçta iyi bir vücuda sahip olmuştu bile, fazlasına gerek yoktu. Jungkook'a gelirsek de o konservatuar okuyordu. Harika bir sesi vardı ama ana dalı bu değildi. Oyunculuktaydı Jungkook. Şu an daha staj zamanın da olduğu için ufak reklamlarda oynuyordu. Ben ise onunla gurur duyuyordum. Öyle kıskanç bir insan değildim ama yavşayanlara da katlanamazdım tabii ki.

Sinirle gözleri dolan sevgilime döndüm. Bu hâli içimi yumuşatsa da bu ciddi bir konuydu.
-JUNGKOOK, SANA ORAYA GELMEMENİ DAHA KAÇ DEFA SÖYLEYECEĞİM?!
-Tae, ben özür di-...
-ÖZÜR DİLEMEKLE OLMUYOR BU JEON, YA BEN FARK ETMESEYDİM, O ADAMLARLA NASIL BAŞA ÇIKACAKTIN?!
-Taehyung...
-SUS JEON! Ben duş alıp yatacağım ve sen nerede yatarsan yat!
-Ama Taehyung, beni bir dinlesen?
-Dinlemeyeceğim, o kadar şımarık davranıyorsun ki, gerçekten seni tanıyamıyorum.

Söylediğimin sonradan farkına vardığımda geri dönmek için çok geç olduğu için banyoya girip arkamdan kapıyı hızlıca kapattım. Kesin çok kırılmıştı ama az sonra barışırdık, hep böyle olmuştu.

Güzel bir duş alıp sakinleşmiştim. Şimdi gidip ondan özür diler ve yatağımıza kadar eşlik ederdim. O da zaten insanları kıramaz affederdi. Üstümdeki bornoza yavaşça aşağı iniyordum. Aynı zamanda hafifçe sesleniyordum ona. En sonunda salona geldiğimde bomboş bir oda görmemle yerime çivilenmiştim. Bütün sakinliğim gitmiş bağırarak onu arıyordum bütün evde. En sonunda gözüme çarpan hafif aralık kapıyla endişelenmeye başlamıştım. Gitmiş olamazdı değil mi? Hemen yukarı koştum, hızla telefonumu aldim ve Jungkook'u aradım. Ama o ses beni zıvanadan çıkarmıştı; "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz"
****************************
Jungkook'dan

Söyledikleri ağırıma gitmişti. Ne demekti ya şımarık? Akşam beni Tae'nin bir arkadaşı aramış ve Tae'nin kötü bir durumda olduğunu söylemişti. Ben ise endişelenmiş ve ona bakmaya gelmiştim. Tam gidecekken maçı ilgimi çekmiş ve izlemek istemiştim. Bu kadar kızmasına gerek yoktu.

Ben de o duşa girince hızlıca evi terk etmiştim. Hyunglarıma gidemezdim, hemen bulurdu beni. O sırada geçenlerde kafede oturup uzun uzun sohbet ettiğimiz ve lunaparka gittiğimiz, yeni tanıştığım Jinyoung geldi aklıma. Kafede tanışmış ve çok iyi anlaşmıştık. Telefon numarasını vermişti ve ne zaman ihtiyacım olursa aramamı söylemişti. Şu an da tam öyle bir zamandaydım. Hemen kaydettiğim numarasını aramıştım. O da sanki bunu bekliyormuş gibi hemen açmıştı.

-Alo, Jungkook nasılsın birtanem?

Evet, fazla samimi diyebilirsiniz ama bende ona sorduğumda tarzının bu olduğunu söylemişti. İnsanlarla samimi olmayı seviyormuş.

-Hyung, iyiyim sen nasılsın?

-Ben iyiyim de senin sesin kötü geliyor boncuğum! Bir şey mi oldu?

-Hyung, ben şey diyecektim; ben şu an dışarıdayım ve gidebileceğim bi yer yok. Rica etsem sana gelebilir miyim?

-Ahh birtanem tabii ki gelebilirsin! Sorman hata! Ama şöyle yapalım, bu saatte sen dışarılarda dolaşma. Sahilde ki ******* kafesine git. Ben hemen gelirim.

-Hyung, ben çok teşekkür ederim.

-Hiç önemli değil birtanem.

Telefonumu kapatmış ve Tae'den gelen mesajlara bakmıştım. 27 kez aramıştı ama ben her seferinde hemen reddetmiştim. Aynı zamanda da 126 tane mesaj vardı, hatta mesajlar artmaya devam ediyordu. Umursamayıp yola koyuldum.

***************************
Taehyung'dan

Yoktu, lanet olsun ki hiçbir yerde yoktu. Herkesi aramıştım. Yoongi'yi ve Namjoon'u... Onlar da bana Jungkook'un arkadaşlarını arayacaklarını söylediler. Zaten ben ağlamaya başlayınca Jimin, Seokjin ve Hoseok da dahil -ki onlar Jungkook'un hyungları- herkes bize gelmişti. Şimdi ise bir o yana bir bu yana volta ayıp duruyordum.

Taehyung: Ya kafayı yiyeceğim! Bu saatte ne yapar dışarıda?
Yoongi: Tae bir sakin ol!
Jimin: Sakin olmak mı? Bilmem farkında mısınız ama bizim küçük Kookie'miz, gecenin yarışında sokakta başı boş dolaşıyor. Bütün arkadaşlarını aradık ama hiçbirinde yok ve neredeyse herkes onu arıyor. Peki bulabilen var mı? O da yok! Benim aklıma kötü kötü şeyler gelmeye başladı.

Tam o sırada kapı çalmıştı. Belki bir ümit o gelmiştir diye akan gözyaşlarımla kapıya koştum. Ama kapıda Eunwoo, Yugyeom, Bambam ve Jeahyun' 'dan başka kimse yoktu. Arkalarından kapıyı kapattıktan sonra içeri geçmelerini sağladım.

Eunwoo: Hyung, ne yaptınız? Bulabildiniz mi onu?
Namjoon: Yok Eunwoo, hâlâ bir iz yok!
Jeahyun: Hyung, bence bir kez Eunwoo arasın! Onlar çok yakınlar, belki açar ve anlatır ne olduğunu.
Taehyung: Lütfen ara Eunwoo, ve hoparlöre al!

Eunwoo hızlıca telefonunu çıkardı ve bir şeylere bastı. En sonunda hoparlöre alıp bize doğru uzattı. Bir zaman geçtikten sonra açılma sesi geldi. O an gözlerimin parladığına emindim. Ama ta ki o yabancı erkek sesini duyana kadar, diyordu ki;
"Küçük tavşan benimle ve uyuyor. Sanırım çok yoruldu. Endişelenmeyin, beraber çok eğlendik! İyi akşamlar."

Taehyung: NE DİYOR LAN BU OROSPU?! DELİRİCEM. NEREDE YA BU JUNGKOOK?! HYUNG, BULMALIYIZ ONU ACİLEN!
Yugyeom: Bu ses bana bir yerden tanıdık geldi. Bu şey değil mi ya? JİNYOUNG HYUNG!
Bambam: Ah, evet bu o!
Jin: Adresini biliyor musunuz?
Yugyeom: Evet, daha önce gitmiştim.

Hemen evden çıktık. Ellerim titriyordu sinirden. O an kendime bir söz verdim; Jungkook'un üstüne gitmeyecektim ama o şerefsizi fena benzetecektim...

❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️

Eveeet, saçma sapan bir hikayeye yeniden geldim. Aslında aklımda çok fikir var ama kaleme almakta pek iyi değilim sanırım, neyse. jeongmin1231 senin için attım. Gerçekten çok iyi kalpli birisisin, insanlar seni haketmiyor bence❤️

Diğer kitaplarıma da göz atın lütfen... Beğenen beğenmeyen herkese teşekkür ederim yine de😘

The PunchesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin