43. BÖLÜM

33.9K 2.8K 1.9K
                                    

Görüşmeyeli nasılsınız wlsmflsmdl

Yorumlarda sık sık denk geldiklerime bölüm ithaf etmeye karar verdim, gözden kaçırdıklarım üzülmesin lütfen. Kendini iyice gözüme soksun.♡

Bu arada sormayı unuttum, değiştireli çok oldu ama yeni kapağı nasıl buldunuz?

"Sizi gördükten bir ay sonraydı."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Uyandığımda hastanedeydim. Aynı ay içinde ikinci defa hastanede uyanmak olmayan moralimi iyice bozdu. Üstelik bu sefer hasta yatağındaydım.

Abim ve Baha yatağımın iki tarafındaki sandalyelere kurulmuş, gardiyan gibi duruyorlardı. Gözlerimi açtığımı önce Baha fark etti. "Bak, demiştim," dedi abime yönelik. "Bu kız senden benden güçlü."

Abim ona cevap vermedi. Elini yanağıma yasladı. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu tedirgin tedirgin.

"İyiyim," dedim hemen. "Üşümüyorum artık, boşuna getirdiniz hastaneye."

Hasta odaları birbirinin aynısı olurdu, bir istisna olmamışsa şu an Arşın'ın çalıştığı hastanede değildim. Etrafa somut bir kanıt aramak için baktım ve hastanenin adının yazdığı duvar saati gözüme çarptığında rahat bir nefes aldım.

"Ne zaman eve gidiyoruz?" diye sordum sesleri çıkmayınca. "Sevmiyorum hastaneyi, biliyorsun abi. Serum bitince serbest miyim?"

Abim kafasının arkasını kaşıdı. "İyice iyileşmeden çıkmak yok." Ona anlamsız anlamsız baktım. "Çok korkuttun bizi, doktor turp gibi demeden eve gitmeyeceğiz."

"Baksana bana, iyiyim işte," diye direttim. "Serumun bitmesini bile beklememize gerek yok."

"Bu sefer inatçılık yapamazsın küçük hanım. Baştan bıraksaydın ve seni hastaneye getirseydim dediğin gibi olurdu ama şimdi abilerinin sözünü dinleyeceksin." Baha itiraz istemeyen bir sesle konuştuğunda sıkıntıyla ofladım. Abim uzanıp burnumu sıktı, gülümsemeye çalıştı ama gerçekten korkmuş olmalıydı ki pek beceremedi.

Onu bu kadar korkuttuğum için daha fazla inatçılık yapmadım ve içi rahat edinceye kadar beklemeyi kabullendim. Telefonumu almayı unuttukları için abimin telefonuna dadandım ve oynayabileceğim oyunları yüklerken üstüme diktiği gözlerini görmezden geldim. Baha bir ara kayboldu. Geldiğinde oyunlardan birinde beşinci seviyeye gelmiştim.

Elinde bir poşet vardı. "O ne?" diye sorduğumda sırıttı.

"Muz ve meyve suyu aldım," dedi keyifle. "Sen şimdi fakirsin, normal zamanda muz yiyemezsin bari hastayken ye."

"Ne?"

Sandalyesine oturdu, poşeti kucağına koydu ve bir tane muzu koparıp, kabuğunu hep yaptığı gibi ters tarafından soyarak diş gıcırtmama sebep oldu. Muzu bana vereceğini düşündüm ama vermemesi de şaşırtmadı. Muzdan kocaman bir ısırık aldı. "Milletin hasta ziyaretinde muz getirmesinin sebebi bu değil mi?" diye konuştu ağzındakini yutmadan. Suratımı buruşturdum. "Siz benden daha zengin olduğunuz için kendi getirdiğimi yememde bir sakınca yok."

"Allah aşkına uğraştırma beni," dedi abim bıkkınlıkla. "Tamamını ağzına sok, burnunu da kapa ki ömrün uzasın."

Baha kaşlarını kaldırdı. "Neler söylüyorsunuz Alperen Bey? Arkadaşınızın ölümünü mü diliyorsunuz?" Kınadığını ağzını yüzünü yamulta yamulta belli etmişti. Abimle aynı anda başımı iki yana sallayıp oyunuma geri döndüm.

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin