Gabriel ile iyi arkadaşlar olmuştuk. Hatta aramızdaki şey gün geçtikçe biraz daha birbirimizden hoşlanmaya gidiyordu ama bundan rahatsız değildim. İşten çıkmıştım ve evimin önünde onun beni almasını bekliyordum, beni biraz bekletmişti ama en sonunda gelmişti.
Arabasına bindim ve yanağına öpücük kondurdum. "Nereye gidiyoruz?"
"Daha önce hiç gitmediğin bir yere." ona gülümsedim, gideceğimiz yere kadar kısa ve birbirinden alakasız sohbetler ettik en sonunda dediği yere geldiğimizde evin ihtişamı gözlerimi kamaştırmıştı doğrusu. Birlikte arabadan indiğimizde kendimde onun koluna girme ihtiyacı hissettim.
İçeri girdik, Gabriel herkesle sarılmaya başladı, kolumu ondan çekmek zorunda kalmıştım ama yine de onun yanından ayrılmadım. Normal gittiğim partilerden çok daha farklıydı. Böyle yerlere parti dendiğini bile bilmiyordum. İnsanlar eğlenmekten ve içki içmekten çok birbirlerine ürkütücü bakışlar atıyor gibiydi. Yine de göz göze geldiğim insanlara gülümsedim.
Dakikalar boyu sosyete camiasından insanlar gittikleri zengin mekanlarda yedikleri, söylediklerine göre leziz olan mekanlardan bahsetmişlerdi. En sonunda biri de benim orada olduğumu fark etmiş gibi konuştu.
"Saçın boya mı yoksa kendi rengin mi?" farkında olmaksızın ellerim saçlarımı buldu. "Kendi rengi." dudaklarını ısırdı ve kaşlarını kaldırdı, bir yandan da gözünü devirerek diğer insanlara çevirdi gözünü. Neden böyle yaptığını anlamamıştım bile."Saçların güzelmiş." bir diğer kadın konuştuğunda ona gülümseyip teşekkür ettim. "Estetik doktorunun adını bizimle de paylaşmak istersin belki." masaya dirseklerini dayadı ve komik bir şeymiş gibi güldü.
Ben ona cevap veremeden tekrar konuştu."Aslında boşver. Benimki birçok model ve starın estetiğini yapan adam. Ondan daha iyisini bulamam zaten."
"Estetiğim yok." dediğimde az önce saçlarımı soran kadınla aralarında güldüler.
"Öyle mi? Hiç öyle görünmüyor."
"Bu bir iltifat mı?" öyle bir söylemişti ki beni çok beğendiğini mi yoksa beni çok çirkin bulduğunu ve estetiğe gerçekten ihtiyacım olduğunu mu söylemişti anlamamıştım. Sorum onları daha çok güldürdüğünde Gabriel aynı anda sohbet ettiği adama kahkahalarla güldü.
Kahkahalardan sonra kadının bana bakışları değişti. "Ailenin öldüğünü duydum." acımasızca konuştuğunda bakışlarım Gabriel'a döndü.
Sadece ona anlattığım şeyleri onlara mı söylemişti yani?Kadının sözlerinden sonra Gabriel'in gözleri bana dönmüştü ama benim de gözlerim ona döndüğünde bakışlarını benden kaçırdı.
"Senin için çok zor olmuştur."Başımı sallamakla yetindim. "Söylesene." diğer kadın araya girdi. "Kiminle kalıyorsun? Başka ailen var mı?"
"Hayır. Şehre yeni taşındım. Kendi başımayım."
"Yattığın biri falan yok mu yani?" artık çizgiyi aştıklarını hissettiğimde bunu hissetmek için geç bile kaldığımı düşündüm. Bana nasıl böyle sorular sorabilirlerdi? Bu hakkı nasıl bulmuşlardı kendilerinde?
"Özür dilerim, bu cevaplamak istemediğim bir soru."
"Masum." elini yüzüme doğru uzattı ve yanağımı okşadı, kendimi geri çekmiştim. Kadın kendimi geri çekmeme bozulmamış gibi kadehini aldı ve kalkarken Gabriel'a ve karşısındaki adama baktı. "Takıma girsin Frank, çok tatlı bir kız. Öyle değil mi?" Bana gülümsedikten sonra Gabriel'ın sohbet ettiği adamın sırtını sıvazladı ve oradan resmen süzülerek ayrıldı, ben nerede olduğumu bir kez daha sorguladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
girl gone wild | zm
Fiksi Penggemar"Eğer birine güveniyorsan bu savaşmıyorsun demektir."