-3- "Pİ" Kahvaltı

110 9 0
                                    


Bu da neyin nesi böyle benim şimdi cırlayıp bu çocuğu burdan kovmam lazımdı. Ama bunu engelleyen bir şeyler var. Bugüne kadar esmerleri beğenirdim ama yanıma yaklaştırmazdım. Bu çocuk hem sarışın hem de duvarlarını üç sırayla ördüğüm kalemi fethetmeye çalışıyordu.
Mutfak kapısından eğilip "Kahve? Çay ? Portakal suyu? Ne istersin?" diye bıkkınlıkla sordum. O ise soruş tarzıma aldırmadan
"Kahve alayım. Yardım istemediğine emin misin?" diye soru yöneltti. "Hayır Pervin" o kadar ciddi yanıtlamıştım ki "Ha??" şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı.
"Adım Pervin, Emin değil" gözlerimi devirerek mutfağa yöneldim arkamdan gülümsediğine eminim. Ah bu çocuk bana napıyordu böyle. Kahvaltılıkları masaya hazırlarken kapı açıldı ve içeri Karamel girdi. Kolumu kaldırıp saate baktığımda saat 7.30du. "Senin burda ne işin var ?" diye tısladım. O benim için çok değerliydi benim yüzümden okulunu aksatsın istemem bir kardeşim olsa ancak bu kadar severdim. "Dün iyi değildin gelip bakmak istedim" gözleri Çağrıyı bulunca öfkelendi. Kahveleri almak için mutfağa geçtim arkamdan geldi.
"Bu herifin burda ne işi var" diye kükredi halayığım.
"Dün için özür dilemek istedi. Bana öyle bakma Karamel kimse benim sorunlarımı bilemezki ayrıca çocuk altı üstü tokalaşmak istediydi. Gereksiz krizlerden biriydi" nefes alıp sesli bir şekilde dışarı bıraktım. "Hadii derhal okula" diyerek totosuna vurdum.
"Peki" diye mırıldanarak kıymetli oturma organını harekete geçirdi. . Karamel kapıya doğru yürürken Çağrı "Bence ona bir şans vermelisin" dedi. Hah aklın yolu bir dün bende aynısını söylemiştim. Karamel şaşırdı "Anlamadım" diyerek gözlerini Çağrıya dikti utanmıştı.
"Kuzenim diyorum bir şansı hak ediyor" Bir dakika kuzen mi ? Ne kadar da tuhaf biri civciv sarısı diğeri halayık karası. Karamelden ses çıkmayınca
"Herkes bir şansı hakeder" diye devam etti. Bir dakika bana mı bakıyor bu evet evet ne ima etmeye çalışıyor alt dudağımı dişleyip gözlerimi kaçırdım.
Karamel "Bunu düşüneceğim" gözleri parlamıştı ve okula gitmek için pastaneden ayrıldı. Oturup kahvaltıya gömüldüm o ise beni izleyip sorularını sıraladı. Tabi ben kaçamak cevaplar verdim. Elin adamına geçmişimi anlatacak değilim. Doyduğumu hissedince kalkıp masaları düzenlemeye başladım. Aklıma gelen fikirle bir kalem bir de kağıt alıp Karamel'in numarasını yazdım. Sarışın taş çocuğa yani Çağırıya uzattım. Piç sırıtışını takınarak "Her kız numaramı almak ister ama senin gibi acelecisini hiç görmemiştim." Kaşlarımı çatıp bakınca dudaklarını bastırıp gülümsemesini engellemeye çalıştı. "Karamelin numarası bay çok bilmiş" afallayınca zafer kazanmış gülüşümle "Halayığa ver bunu Karamel gururuna yediremeyip aramaz" diye de açıklamada bulundum.
"Halayık?" dedi sorarcasına. Cidden mi o cümleden tek takıldığı şey bu muydu yani. "Senin şu kuzene" dedim soğuk bir sesle. Şapşal bir gülümseme yayıldı suratına ve gamzelerini benim seyrime sundu. Abartısız bir gün izleyebilirdim o gamzeleri. Benim de gamzem var olmaz mı ama Allah vere vere bel gamzesi vermiş. Gamzen var mı diyenlere götümü dönüp belimi mi gösterecektim nahhh. Suratım da ise aynanın karşısında bin bir şebeklik yapmam sonucu ufacık bir şey beliriyordu.

Bir çocuğa gamzelerimi gösterecem diye hayattan nasıl en kısa zaman da soğunulurun canlı örneğiyim resmen.

***

Bugün Karamel'in izin günüydü diye pastaneyi yalnız kapatmıştım. Patates burun müdürümüzse sadece kasayı kontrol etmek için gelmişti. İnsan bir yardım eder. Ama yok o patron iki tabak kaldırsa incileri dökülür sürtüğün. Uzun bir günün ardından sonra pastaneyi kapatım eve doğru yol aldım. Çıkışta gözlerim bir çift yeşil-mavi karışımı gözleri aramadı değil hani. İçimdeki ses aman siktir et oda diğerleri gibi diyerek halay çekmeye başladı.İç sesime "Rahat dur sen iç sessin kararlarıma saygı duymalışın" dedikten sonra etrafımda biri olup olmadığını yokladım. Evet iç sesimle konuşan tek insandım herhalde o da iç sesliğini bilsin canım her yerde zart diye ortaya çıkıyor. Duyduğum sesle arkamı döndüğümde hiç bişey yoktu. Bu olay tüylerimin ürpermesine neden olsa da umursamadım zaten 10 dakikalık bir yoldu. Mahalleye vardığım da ufaklıklar futbol oynuyorlardı. Aralarına dalıp topu kaleye sürdüm ve isteyerek dışarıya attım. Futbola olan aşkım herşeyden üstündü. Bir okulda okusaydım eminim bir kız futbol takımı kurardım.
"Yaaa Pervin ablaaa" diye cıyaklamaya başladılar.
"Bensiz futbol ha ?" diye sitem ettim. Kaldırıma oturmamla etrafıma üşüştüler. Aralarından çok bilmişi "Olur mu öyle şey seni beklerken sıkıldık biraz oynayalım dedik" diye şirince tebessüm etti. Ona 'Ben bunu yer miyim bakışını' attıktan sonra burunlarını sıkıp "Yarın 7 de herkes burda olsun" diyerek evime girdim. Annemin yanaklarına sulu birer öpücük bıraktım. Onu çok seviyordum ama aramızdaki bağ hiç bir zaman kuvvetli olmamıştı. Neden mi ? 5 yıl önceki hatası yüzünden tanımadığı herif iki aşk cümlesi kurunca kendini kaybetti ve onunla evlenerek asrın hatasını yapmıştı. Bu yüzden anneme bi daha hiç güvenmedim. Annem mahçup bir ifadeyle
"Seninle bir şey konuşmam lazım" dedi. Kesin bir bomba patlayacaktı. "Tamam duş alayım yemekte konuşuruz" diyerek kendimi duşa attım. Aslında bu konuşmayı uzun zamandır bekliyordum. Duyacaklarımı hazmetmeyeceğimi hissettiğim için duş kısmını uzun tuttum. İçimdeki ses hayır annen o olaydan sonra bir hata yapmaz diye beni avutuyordu uzun zamandır. Demekki buraya kadarmış anneme güvenmemekte haklı olduğum için içimdeki ses beni alkışlayıp tebrik etti. Hadi gidelim ve bu konuşmayı yapalım.

Parmak İzleri(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin