1. Bölüm

614 19 180
                                    

Buna inanamıyordum. Beni resmen nikah masasında terk etmişti. Bu geri zekalı kendini ne sanıyordu? Kendimi düşük bütçeli aptal bir filmin içinde gibi hissediyordum, doğduğumdan beri böyleydi. Barmene kısık -ağlamaktan kısılmış- bir sesle
"Yeni şişeyi açalım" dedim.

Bana uzaylı görmüş gibi baktı.

"Hayırdır ilk defa mı sarhoş gelin görüyorsun" diye tersledim.

Allah akıl fikir versin der gibi bakıp dediğimi yapmaya giderken altıncı hissim devreye girdi. Biri arkamdan geliyordu. Anında yüz seksen derece dönerek bana yönelen elini tuttum. Altımdaki bar sandalyesi olmasaydı merdivenle bakmak zorunda kalacağımı hissettiğim kadar uzundu. Bana bakan ela gözlerinde kaygı vardı. Hah! Bir babamın adamları eksikti . Biraz da sarhoşluğumdan güç alarak sırtımı dikleştirdim ve;
"Söyle o patronuna artık borçlarını kapamaya kızını vermesi bile yetmiyormuş . Zaten sevgili kızı ben değilim o yüzden anneme de söylersen iyi olur ben alınıp verilecek canı istenince satılacak bir mal değilim artık !"

Bana tahammül edemiyor gibi bakıyordu. Şaşırmadım, kimse edemezdi zaten ama bunun sebebi zannettikleri kadar çekilmez olmam değil onlara öyle davranmamdı.

Sadece "Biliyorum Bihter" dedi.

Bir nevi dumur olmuştum, bana hak vermesini beklemezdim. Ama öte yandan da adımı kullandığı için sinirlenmiştim. Adımdan nefret ediyordum. Sadece adımdan da değil beni bu dünyaya ait kılan her şeyden; annemden, kocasından, kim olduğunu bilmediğim bana sahip çıkmayan babamdan, korumalardan, silahlardan... Alayından nefret ediyordum fakat adımın hikayesi farklıydı. Kim biricik kızına saçma sapan bir dizi karakterinin adını verirdi ki? Hem karakter iyi bile sayılmazdı. Kocasını aldatan, sonu ölüm olan, aklı başında olan her annenin koşarak kaçacağı bir isimdi. Zaten ben de beyaz, porselen tenli veya yeşil gözlü değildim. Herkesin dalga konusu yaptığı adımı efsaneleştiren kadınla tek benzerliğim siyah saçlarımdı. Tenimse soluk bir esmer rengiydi ama bence hastalıklı gibi duruyordu ve gözlerim yeşile asla benzetilemeyecek kadar siyahtı. Herkes adımla alay etse de ben bunu annemin psikolojisi iyi bir hamilelik geçirmemesine yormuştum. Meğersem adımı annem değil "babam" koymuştu. Anlamı gibi en iyi, daha iyi olmamı daha doğmamdan önce kararlaştırmıştı çünkü.

Ona dönüp adımı kullanmasından hoşlanmadığımı belirtircesine yüzümü buruşturdum ve alaylı bir gülümseme takınıp:

"Hayırdır, "hanım"a ne oldu ? Artık babamın köpekleri de bana adımla hitap edebiliyor mu?" dedim.

Benim suratımdaki gülümsemenin aynısı şimdi ondaydı. Yüzünü daha önce incelememem ise çok yazıktı fakat bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi duran yüzüyle sadece bir koruma olması daha da yazıktı. Aynı Kerem'e -beni terk eden neredeyse kocam olacak adama- benziyordu ama tam tersiydi. Kerem daha sempatikken bu adamda cazibe vardı .

Sarkastik bir tavırla "Serdar bana emir veremez güzelim" dedi. "Daha kendisi verilen emirleri yerine getiremiyor."

Hiçbir şey anlamamıştım ama umrumda da değildi. Barmen sonunda içkimi getirmişti ve bir an onun beni bu adamla -cidden adı neydi ki?- konuşurken gördüğü için gelmediğini anladım. İçkimi dudaklarıma götürdüm ve;

"Adın ne senin?" diye sordum. Daha doğrusu buyurmuştum çünkü bana öğretilen buydu.

Afallamış halimden zevk alıyor gibi bir hali vardı. Bana;

Maskeli BaloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin