Herkese selam, uzun zamandır buraya uğramıyordum. Özlediğimi ve diğer kurguda takılı kaldığımı fark edince koşarak geldim, Dmitri'yi yazarken kafam dağılıyor, beni mutlu ediyor. Bakalım bölümde eğlenecek misiniz? Ben öyle bir bölüm yazdım ki... O kadar diyorum sandşasjkaf, acaba siz de benim gibi mi düşünüyorsunuz? :d
Keyifli okumalar.
Geçmişteki yol kıvrımı
Genç adam elindeki bebeği göğsüne bastırıp hıçkırarak içine çekti, gözlerini endişe bürümüş olsa da koyu sarı saçların izini arıyordu, kokusunu el kadar olan bebeğe bırakıp, çekip gitmişti sanki.
Belindeki silahın ağırlığı bacaklarını güçsüzleştiriyordu, nasıl haber verecekti büyük patrona?
Dudaklarını yalayıp yangında küle dönen eve bakındı, yıllarını hizmet etmek için yaşamını sürdüreceği ev bir yıkımda alevlerini göstermişti. Kurtarabildiklerini kurtarmışlar, anıları kül halinde bırakmışlardı.
Bu hengamenin meyvesi neredendi, nasıl anlayamamışlardı?
Telefonunun çalmasıyla yanındaki adamlara göz attı ve çekinerek elini cebine attı, diğer koluyla bebeği sakinleştirmeye çalışıyordu. Daha o zamanda bile olanları merakla anlamlandırmaya çalışıyor, koyu lacivertleri göz yaşlarıyla okyanusa dönüşüyordu.
O, ailesinin yok oluşunu izliyordu.
Telefonu açıp kulağına götürdü ve "Efendim acilen gelmeniz gerekiyor," diyerek durumun vaziyetini bildirdi.
Karşısındaki adam daha sakin, sessiz ve ustaca karşılamıştı olanları. Neler yaşandığını duyuyor, anlıyor fakat en değerlilerini kaybetme korkusu damarlarını sıkıştırıyor, onu soluksuz bırakıyordu. Nefessiz kaldığını da yalnızca o anlıyordu.
Bir gece, bir aile, yanan bir ev.
Ayrılıklar o gecenin bağrından kopmuş, yalanların dallanıp budaklanmasına ve küçücük bebeğin hayatını ele geçirmeye, onu sarmaşıklarıyla sarmaya başlamasına neden olmuştu. Bir aile o gün kopmuştu, yanan bir ev o gecede küle dönüşmüştü tüm anılarıyla beraber.
Gerçekleri bilenlerin ise ağızları diğerleri tarafından bağlanmıştı.
-Şimdi-
Yağan sağanağın sesi kulaklarıma hoş bir melodiyi andırırken elimdeki sıcak kahveyi burnuma doğru getirdim ve yavaşça içime çektim, kokusu bana samimi eski bir hatırayı hatırlatıyor, önüme getiriyordu.
Öz babamla görüştükten hemen sonra eve gelmiş, ailemin ruh halleriyle biraz daha ilgilenmiştim. Devran her kapı çalımında ağlıyor, ablam hafifçe ürkerek gözlerini sesin geldiği noktaya dikiyordu. Eniştem ise kendi ailesinin sağladığı imkanları kullanarak eve adamları dikmiş, sevdiklerini ve kendisini koruma altına almıştı.
Babamın durumu ise daha vahimdi, aşırı sinirli ve patlayacak saatli bombaya dönmüştü, Oktay'a bile sinirlendiği oluyordu. Bana çok fazla göstermemeye çalışıyordu o hallerini çünkü hala içten içe bana değer verdiğini biliyordum, yine de ilk gözden çıkarılacak kişinin kendim olduğumun da farkındayım. Artık küçük çocukların elinde silah vardı, lolipop değil.
Kahvemden bir yudum alıp telefonuma doğru döndüm, uranyumların yerini bilenlerin güvenilir kaynaklar olduğunu bildiğim için korkum yoktu ama geçen gün yaşanılan olayların tekrarlanması korkunç bir dönemi doğururdu. Bu sefer ne Doğukan'ı durdurabilirdik ne de babamı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESİŞME
حركة (أكشن)"Rusya'nın tanrısı şimdilik ait olduğu şehri terk ediyordu." Karanlık şehirler mavi irisler sayesinde ışıldamaya başladığında küçük kıyamet yavaşça damarlarının arasında kana karışacak ve hafif bir bastırmayla kopacaktı. Adam kıyameti başlatan tanrı...