2

29 4 25
                                    

                 Yemek Tanrıçası

Ayak ucumda oturan aslanın başını okşadım. Haftalardır kutsal ormanda amaçsızca dolaşıyordum. Hayvanlar benim yaydığım havadan hoşlandıkları için yanımda uysal davranıyorlardı.

Bu ormana meyvelerinin tadına bakmak için gelmiştim. Ama ormanın sakinliği çok hoşuma gitmişti o yüzden biraz daha burada kalmak istemiştim.

Ağzıma üzüme benzeyen bir meyve atıp tadını değerlendirmeye başladım. Ama o sırada aslan birden ayağa kalktı. Anın şokuyla meyve tabağımı yere düşürdüm.

Karşımda bir kız vardı. Boyu uzun sayılmazdı fakat kendine güvenen güçlü bir havası vardı ve bu onu büyük gösteriyordu. Elinde ışın kılıcı tuttuğunu fark edince irkildim. Işın kılıcı nereden bulmuş olaydı ki?Hayatımda pavyonlu yatak bile görmüş olan ben bunu görmeyi beklemiyordum.

Ormanda tek başına dolaşan birine göre yüzü çok sakindi. Ama beni farkedince heyecanla rahatlamayla karışık bir yüz ifadesi yaptı.

"Siz.." dedi. Nefesi kesilmiş gibiydi. Telaş yaptım. Işın kılıçlı kişilere güven olmazdı. Bu sayede uzun süren acıklı yollarda hayatta kalmıştım.

Ama bana doğru yürümeye başlayınca kalakaldım. O olgun yürüyüşü yapıyordu. Ben bile olgun yürüyüşünü yapamazdım.

"Siz yemek tanrıçası mısınız?" dedi bana.

Bir an sessizlikten sonra cevap  vermem gerektiğini farkedip afalladım. Beynim cevabı hazırlayana kadar ben  "Evet." dedim.

Yüzü aydınlandı. "Tanrıçam, ben 78. Fredereck Bero sizden bir şey rica etmeye geldim." dedi.

"Benden ? Rica? Benden bir şey mi istiyorsun? Cidden mi? Sen iyi misin?" Birden düşünmeden bunları söylemiştim. Ben düz yolda giderken düşüp omzumu kıran biriydim ve benden bir şey istiyordu.

"Ben iyiyim tanrıçam. Ricam halkım için. Onlara yardım etmenizi istiyorum."

Bir anda aklım yerine geldi. 78. Fredereck demişti. Fredereck Krallığının kraliçesi olmalıydı. Çok saygılı konuştuğu için kendimi  garip hissettim.

"Ne yardımı?" dedim.

"Lütfen bize yemeklerinizden verin."

Rüzgar esiyordu.....Ağaçlardaki yapraklar sallanıyordu... Bir kuş uçtu... Kuşların uçması çok garipti....Ve ben rüyadaydım... Evet ,evet rüyadaydım ..... Llalalaloylela....

"NEdeN?!?!"diye çığlık attım. Benden yemeklerimi istiyordu. Bu en kötü senaryodan önceki senaryoydu. Işın kılıçlı biri yemeklerimi kaçıracaktı. O olgun yürüyüşe kanmamalıydım. Açlıktan ölecektim.

"Ülkemde tarlalarımız artık yeterince ürün vermiyor. Su kaynaklarımız da azaldı. Diğer ülkeler ürünleri çok pahalıya satıyor. Güçsüz bir ülke olduğumuz için bizi hor görüyorlar. AMA BİZ FREDERECKLER PES ETMEYECEĞİZ! ÇOK YAŞA İBRANİCE!"

"......"

Bu konuşma... Çok .... Duygusaldı. Diğer ülkeler tarafından dışlanan ayakta kalmaya çalışan bir ülke ve onlar için savaş bu kız.

"Ama bunun benim yemeklerimle ne alakası var?"dedim.

Bir anda çok çıkıştığımı fark edip elim ayağım dolandı. Beni öldürmezdi değil mi?Umarım öldürmezdi. Eğer beni öldürse bile hayvanlarıma zarar vermezdi değil mi? Hayvanlarımı seviyorum AaaaAaaAaaaa. Hayvanlar harikadır. Hayvanları sevin.

"Siz yemek tanrıçasısınız değil mi? Lütfen tarlalarımızda tekrar ürün çıkmasını sağlayın. Karşılığında her şeyi yaparım."

Aaaah şimdi anlıyordum. Benim yemek tanrıçası olduğumu duyunca yanlış anlamıştı. Benim gücüm olduğunu zannetmişti. Yemeklerimi istemiyordu.  Aç kalmayacaktım. Yehu.

"Ehm sayın kraliçe bir yanlış anlaşılma var. Ben yemek tanrıçasıyım ama tek işlevim yemek yemek başka bir şey yapamam."

Yüzündeki umutlu ifade şoka dönüştü. "Ne?" dedi.

"Şey aslında yemek tanrıçası lakap gibi bir şey çok yemek yediğim için."

"Yani bir şey yapamaz mısınız?"diye mırıldandı.

Hayal kırıklığı yüzüne yansıyınca birden kötü hissetttim.

"Ama isterseniz ismimi kullanabilirsiniz. Hani diğer krallıklardan size yemek göndermesini isterim falan. Yani anlarsınız. Haha."Konuştukça batırdığımı düşünüyordum ama kraliçe buna olumlu yaklaşmıştı.

"Gerçekten mi? Tanrıçam bunu yaparsanız size ömrüm boyu minnettar kalırım."

"Tabii yaparım."dedim. Ama anında sözümü geri almak istedim.Rüyada gibiydim. Ben sadece normal bir gün yaşıyordum. Neden birden bire siyasete katılmıştım ki. Hem ormanda birden bir kraliçeyle karşılaşacak kadar nasıl bir şansım olabilirdi.

Ben hayatı sorgularken kraliçe bero tekrar konuşmaya başladı.

"Karşılığında ne istersiniz?"

"AT!" dedim bir çocuk gibi heyecanlanarak.Atlara bayılırdım.

Kraliçe verdiğim cevabı çok mantıklı bulmuşçasına kafasını salladı.

"Hmm at istiyorsunuz demek. Gerçekten iyi bir istek. Mesela ben at olmayı çok severim. Gidiyorsunuz böyle dıgıdık dıgıdık."

Kraliçenin sözlerine heyecanlı bir şekilde kafamı salladım. At olma olayını anlamamıştım ama kulağa güzel geliyordu.

Birden kraliçeye yardım etme isteğim arttı. Olaylar bir anda gerçekleşmişti ama memnundum. Atım olacaktı.

"O zaman ülkeme birlikte gidelim tanrıçam. Ne zaman yola çıkmak istersiniz?" dedi kraliçe.

"Bana fark etmez ama siz yorgun görünüyorsunuz. Gelin burada dinlenin lütfen. Hayvanlar zarar vermez." dedim.

Kraliçe teşekkür ederek yanımdaki kütüklerden birine oturdu. Onu tekrar bir inceledim. Mavi gözleri çok güzeldi ama altındaki mor halkaları görünce biraz üzüldüm. Gerçekten yorgun görünüyordu.

Ona yemek ve su ikram ettim ve o sırada anlaşmamızın ayrıntılarını konuştuk.

Konuştukça kararlılaşıyordum.Kraliçe güvenilir biriydi. Frederecklere yardım edecektim ve atımı alacaktım.


Haremitül Haşmetin KuruluşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin