TAş
Pekala, sakin olalım ve durumu değerlendirelim. Şu anda yuvarlanıyorum ve ilerde uçurum var. Ayrıca kendimi yuvarlanmaktan kurtaracak ellerim yok çünkü bir TAŞIM.
Ama hey iyi tarafından bakarsak taş olduğum için büyük ihtimal uçurumdan düşsem de ölmem değil mi?
Büyük ihtimal parçalarına ayrılırsın.
İç sesimin dediğine karşı ağlamaklı bir hale büründüm ama gözlerim olmadığı için ağlayamazdım. Gerçi gözlerim olmamasına rağmen etrafı görebiliyordum. Belki ağlayabilirdim de. Denesem mi diye düşünürken altımdaki toprağı hissedemediğimi fark ettim.
....
Hehe elveda hayat. Bugüne kadar beni destekleyen kişilere teşekkür ederim. Hayatımda bir pişmanlığı-
TAK
Birden bir acı saplandı. Başka bir taşa falan mı çarpmıştım? Çarptığım yerden sekerek toprağa düştüm ve düşüşün hızıyla biraz daha yuvarlandım. Arkadan biri çığlık attı.
Her tarafım sızlıyordu. "Sanırım öleceğim."diye mırıldandım. Ama bir süre sonra acı hafifledi. Parçalarıma ayrılmamıştım. Hehe gördün mü iç ses? Ölmedim.
Neye çarptığıma bakmak için arkama doğru sürünerek döndüm. Döndüğüm anda ilk gördüğüm şey biraz ileride yerde yüzüstü yatan, çenesini yere dayadığı için biraz toprağa bulanmış , mavi gözleriyle bana şokla bakan bir kızdı. Onun üstüne düşmüş olmalıydım. Ve elinde bir ışın kılıcı vardı.
Elinde ışın kılıcı vardı...
Tabii ki ışın kılıcı olan birinin üstüne düşecektim.
"Kendi kendine hareket eden ve konuşan bir taş-"
Sesin geldiği kişiye baktım. Daha doğrusu bakamadım. Yüzünü görebilmem için fazla uzundu.
Kahretsin taş hayatı.
Beynimde acil durum alarmları çalmaya başladı. Beni tehlikeli görüp öldürmezlerdi değil mi? Normal bir taş taklidi mi yapsam?
Tabii yap canım, konuşan ve hareket eden normal bir taş.
İç sesim yine haklıydı o yüzden hızla konuşmaya başladım:
"Abla pardon vallahi bilerek kafana düşmedim. Zaten bilerek taş da olmadım. Ben bilerek bir şey yapmam yani. Kusuruma bakma."
Ağzım yoktu fakat konuştuğumda içimden bir yerlerden ses geliyordu. Karşımdaki kız ben konuştuğumda irkilip oturur pozisyona geçti.
"Yok olm ne kusuru." dedi.
Vay ne kadar nazik.
Arkadaki uzun kişinin bana doğru geldiğini gördüm. Yanımda yere çöktü. Artık yüzünü kısmen görebiliyordum.
"Sen cidden bir taş mısın?"dedi.
"Evet."dedim.
Vaoov dermiş gibi bir surat ifadesine büründü. "Daha önce hiç konuşan taş görmemiştim."dedi. Sonra birden aklına bir şey gelmişçesine arkasına döndü.
"Kraliçe Bero siz iyi misiniz?"
Demek bir kraliçenin üstüne düşmüştüm.
Kraliçe hala şokta gibi görünüyordu fakat kendini toparladı.
"Evet, iyiyim. Buradaki taşların konuşabildiğini bilmiyordum."dedi.
"Konuşamıyorlar zaten!"diye bağırdım. Bana garipseyen bakışlar atınca konuşan bir taş olduğumu tekrar hatırladım.
"Yani ben aslında taş değilim. Size acıklı hikayemi anlatayım mı? Anlatacağım.O zaman başlıyorum:.."