1.6

239 28 48
                                    

Tzuyu,

Elime kol çantamı alarak kantin masasından kalktığımda Sana etrafındaki kimseyi umursamadan bana lavaboya gel işareti yapmıştı.

Yavaş yavaş gerindikten sonra bizim masada bulunan Nayeon ve Minaya ben gidiyorum manasında başımı sallayarak etraftaki bakışları umursamadan yürümeye devam ederek kızlar lavabosuna gitmiştim.

Sana dikkat çekmemek adına bir kaç dakika sonra geleceği için çantamdan kırmızı rujumu çıkartarak sabah sürdüğüm rujun üstüne bir daha sürerek makyajımı tazelemiştim.

Bir kaç dakika olmuş hâla Sana'nın gelmemesi üzerine bir şeylerden şüphelenip aceleyle telefonumu çıkartarak Sanaya mesaj attım. Mesajın yanında tek tiki görmemle beraber sinirlenip Sanayı arayacağım vakit kızlar lavabosuna giren Jungkookla şaşkına uğramıştım.

"Senin burada ne işin var ?" dedim çünkü burası bir kızlar lavabosuydu ve içeri her an birisi girebilir yada Sana her an girebilirdi.

"Erkekler lavabosuna girmem suç mu ?" Jungkook vücudunu yana çekerek erkekler lavabosu yazısını göstermesi ile ağzım açık kalmıştı bunu gören Jungkook ellerini çeneme koyarak kapatmak zorunda kalmıştı.

"Ben görmemişim özür dilerim." Eşyalarımı hızlıca çantama koyup Jungkookla bulunduğum ortamdan kaçmak istediğim zaman Jungkook bana engel olarak kolumu tutup beni duvara yaslamıştı.

"Tzuyu benden kaçman hoşuma gitmiyor." Bu kaçma işi benimde hoşuma gitmese de yapmak zorundaydım o Arin ile sevgili olmaya devam ederken ben kendimden sürekli taviz veremezdim.

"Sebebini bildiğin şeylerle beni oyalama hem neden hoşuna gitmiyor ki ben sana Arinden ayrılırsan yanıma gel demiştim ondan ayrılmazsan da beni unut." Ellerimi Jungkook'un göğsüne koyarak ittirmeye çalıştığım vakit o gücüme karşılık yerinden hiç bir şekilde kımıldamamıştı.

"Ben Arinden ayrıldım Tzuyu." Bu kulaklarım doğru mu duyuyordu çünkü her an düşüp bayılabilirdim.

"Sikeyim! Bu aşırı iyi bir haber." ağzımdan kaçırdığım küfürle kendi başıma vurmamla beraber Jungkook sadece tatlı tatlı kıkırdamıştı.

Aldığım iyi haberle göğsüne koyduğum elleri boynuna ani bir şekilde dolayarak içim içime sığmayacak kadar sarılmaya çalışmıştım.

"Bir şey fark ettim madem burası erkekler lavabosu neden kimse gelmiyor ?" ses tonumdaki şaşkınlığı saklayamayarak konuştuğumda Jungkook bedenlerimizi ayırarak ellerini yanağıma koyup sıkmıştı.

"Çünkü kapının önünde Taehyung ve Yoongiyi koyarak içeriye kimseyi sokmaması konusunda tembihledim." Yanaklarımla oynamaya devam ederken ben sadece dil çıkarmakla yetinmiştim.

Jungkook kafasını eğip dudaklarıma buse kondurup geri çekildi ve ben bu durumdan mutluydum yani mutluyduk. En önemlisi ikizimizin ilişkisini rahatça herkese duyurabilirdik.
Bizim aşkımız adeta Morsiesti ve bu kelimenin anlamı bende çok büyüktü.

"Dövme yaptıralım mı ?" ağzımdan çıkan fikri düşünmeden söylemiştim.

"Bu fikir de nerden çıktı ?" demişti.

"Bilmem ikimizi temsil eden bir şeylerin olmasını seviyorum ve bu temsil eden şeyin sonsuza kadar bizi unutturmamasını da." Jungkook dediğim şeyle gülümseyerek başını olumlu manada sallamıştı.

"Peki ne yazalım?" düşündüm sadece düşündüm ve aklıma gelen fikirle yüzümün büyükçe gülümsemesine engel olamamıştım.

"Morsies olsun ve yanına da isimlerimizi yazdıralım sence ?"  dedim

" Morsies de nereden çıktı ?" Jungkook'un sorduğu soruyla gülümsemeye devam etmiştim.

"Morsies çok az bilinen ama bir o kadarda çok anlamlı bir hikaye." Jungkook dediklerim karşısında şaşırmışa benziyordu ve şuan karşımda çok tatlı görünüyordu. Onu yanaklarından ısırmamak için zor duruyordum.

"Bana anlatmaya ne dersin ?" demişti.

"Zamanında bir fakir oğlan ve zengin kız varmış bunların aşkı o kadar kuvvetliymiş ki buluştukları an yer yerinden oynarmış." Ellerimi Jungkook'un saçlarına çıkartarak oynamaya başlamıştım.

"Ama birisi zengin biri fakir olunca çevresinde ki insanlar tepki göstermiş o yüzden ansızın bir gece kral, kızı olan prensesi başka bir ülkenin prensi ile zorla nişan yapmış ve bu da fakir oğlanın kulağına gidince fakir oğlan üzüntüden yataklara düşmüş." Saçlarında olan elimi ensesine indirmiştim.

"Tabi prensesin kulağına gitmiş bu, prenses ne yapsam ne yapsam diye düşünürken aklına bir yalan gelmiş ve bu yalanı gidip babasına söylemek için koşmuş fakat o koşana kadar hasta olan sevgilisi hastalıktan ölmüş." Jungkook dediğim son kelime yüzünden kaşını çatmıştı o yüzden ellerimle kaşının ortasını düzeltmiştim.

"Prenses bundan habersiz yalanını kral olan babasına söylemiş tabi bunu duyan babası sinirle köpürmüş ve askerlere o fakir oğlanın evine gitmesini söylemiş. Kız telaşa kapılmış ve korkulu dakikalarla sevdiği oğlanın getirilmesi beklemiş." 

"Peki sonra ne olmuş prenses sevdiği çocuğunöldüğünü öğrenince ?" dedi.

"Prenses, sevdiğinin ölü haberini alınca saraydan çıkarak koşmaya başlamış, arkasında koşan insanları umursamadan koşuyormuş hemde nere gideceğini çok iyi bilerek koşuyormuş." dedim.

"Sonra" demişti.

"Morsies denilen bir çeşmenin yanına giderek saatlerce ölen sevgilisine ağat yakmış, sonra bakmış ağlayınca ölen sevgilisi canlanmıyor prenseste kendini öldürmeye karar vermiş. Hem de ilk tanıştıkları yerde Morsies çeşmesinin önünde" 

"Üzüldüm hem de hiç olmadığım kadar." Jungkookun buruk çıkan sesiyle onu tebessüm etmiştim.

"Gidelim mi o zaman ?" Gözlerine bakarak sorduğum soruyla beni başı ile onaylayarak bana kapıyı göstermişti.

"Gidelim mi o zaman ?" Gözlerine bakarak sorduğum soruyla beni başı ile onaylayarak bana kapıyı göstermişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öncelikle Morsies benim uydurduğum bir kelime 

kesinlikle bir anlam ifade etmiyor

Morsies ₹ TzukookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin