Başlık: Kalbim Unutacağız Onu, Emily Dickinson
Hunith endişeli bir ifadeyle küçük bahçelerindeki zararlı otları yolan oğluna baktı.
Merlin köye geri döneli beş gün olmuştu. Hunith, elbette oğlunun birdenbire dönüşüne şaşırmış olmakla birlikte, Merlin'i uzun süredir görmemiş olmanın verdiği özlemle onu görünce elbette çok mutlu olmuştu. Bu mutluluk ve sevinçle Merlin'in gelişine yönelik yarım yamalak açıklamalarını sorgulamamış, sadece onun nasıl olduğuna ve Camelot'tan getirdiği haberlere odaklanmıştı.
Fakat sevincinin örtülediği sağduyusu, birkaç saat sonra hızlıca kendini göstermişti ve Hunith, annelere özgü içgüdüsüyle bir şeylerin yanlış olduğunun farkına varmıştı. Merlin gülümsüyor ve heyecanla bir şeyler anlatıyordu anlatmasına, fakat gözlerindeki o ışık kaybolmuştu. Üstelik Hunith Merlin'i dinlerken, oğlunun aksatmadan düzenli olarak gönderdiği mektuplardaki ifadelerinde farklı, çarpıcı bir ayrıntıyı fark etmişti.
Merlin konuşurken Arthur'un adını bir kez bile ağzına almamıştı.
Hunith, kendisine mektuplarında da bahsettiği şövalyelerden ve yaptıklarından bahseden Merlin'e hafifçe gülümseyerek kafa sallarken neler olduğuna dair ihtimalleri kafasında çeviriyordu. Merlin'in bir büyücü olduğu ortaya çıkmış olamazdı, öyle olsa hem Gaius'tan acil bir mektup alacağına, hem de Merlin'in böyle rahatça vakit öldürmeyeceğine inancı tamdı. Fakat Merlin'in iddia ettiği gibi kral ona birkaç günlük izin vermiş de olamazdı, Hunith Uther'ı şahsen tanımamasına rağmen hem Gaius hem de Merlin'den gelen mektuplardan kralın sarayında çalışan bir uşağa karşı böyle bir nezaket göstermeyeceğine emindi. Belki bu izni Merlin'in alaycı satırlarına gizlenmiş bir tutkuyla sevdiği ve bağlı olduğu prens vermiş olabilirdi, fakat durum bu olsa Merlin neden izni kimin verdiğine yönelik yalan söylesindi ki? Hayır, bu seçeneklerin hiçbiri makul değildi.
Geriye tek bir açıklama kalıyordu öyleyse. Merlin, kendine özgü o fedakarlığıyla birilerini korumak için Arthur'u (kaderin kendisine bağladığı ve koruma görevi verdiği, uğruna Hunith'in dehşetine rağmen yüzlerce kez ölümü göze aldığı prensi) savunmasız bırakma pahasına rağmen şehirden uzaklaşmayı uygun görmüştü. Ve Merlin'in uğruna böyle bir riski göze alacağı birkaç insan vardı.
Hunith, bu nadir insanlardan biri olarak kendisinin tehdit altında olmadığını adı gibi bildiğinden ve belli bir prensin isminin henüz oğlunun dudakları arasından çıkmamasını dikkate aldığından bu fedakarlığın Arthur için yapıldığına yönelik gözü kapalı bahse girerdi.
Elbette bu habersiz ziyaretin muhtemel sebebini (en azından bir kısmını) bilmek, işleri kolaylaştırmıyordu. Hunith çocuğunu tanırdı, onu dokuz ay karnında taşımış, sadece yavrusunun her an tehlikede olduğunu bilen bir annenin sahip olabileceği kararlılık ve cesaretle korumuş, herkesten sakınmıştı. Her zaman üzüntülerini, tıpkı kendisine zorbalık yapanların bıraktığı izleri sakladığı gibi saklayan oğlunun nefes alış biçiminden bile ne hissettiğini anlardı, fakat oğlunun nasıl en ufak bir imada içine kapanacağını da biliyordu. Hayır, Hunith dikkatsizce neler olduğunu soramazdı, özellikle de söz konusu durum muhtemelen Arthur gibi, hala Hunith'in kafasını karıştıran bir elementi içeriyorken.
Hunith, prensin Merlin için ne kadar önemli olduğunu biliyordu elbette. Mahzendeki ejderhanın konuşmasını, prensle oğlunun bir madalyonun iki yüzü olduğunu, kaderlerinin bir olduğunu, bunların hepsinin farkındaydı. Merlin defalarca ona Arthur'un ne kadar asil bir prens olduğunu, bir gün gerçekten ülkeyi değiştirebileceğini, kral olmaya layık olduğunu ve ona olan inancını yazmıştı. Sadece bu mektuplara bakan biri Merlin'in Arthur'un sadık bir takipçisi ve ona ölümüne bağlı bir hizmetkarı olduğunu sanabilirdi. Biraz daha dikkatli birisi Merlin'in nerdeyse tüm umudunu Arthur'a bağladığı için ona böyle bağlı olduğunu, onu korumak için her şeyi yapabileceğini iddia edebilirdi. Merlin'i tanıyanlar ise Merlin'in kendine özgü tüm sorunları yüklenme ve tek başına çözme çabasına rağmen Arthur'a daha önce kimseye güvenmediği kadar güvendiğini söyleyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH
FanficMerlin'e dokunmazsa ölecekti. Acıdan kendinden geçerek, ateşler içinde, kıvranarak ölecekti. Fakat Merlin'e böyle dokunmaya devam ederse Merlin'in içinde bir şeyler ölecekti.