Başlık: Umarsız Aşka Gazel, Federico Garcia Lorca
Saldırı gerçekleştiğinde Merlin hala Gwaine'e küfrediyordu.
Tavernada yaptıkları o konuşmadan beri, yani son bir haftadır Arthur'la araları tuhaftı. Dışardan bakan biri değişikliği fark edemezdi belki, fakat Merlin için her şeyin değiştiği çok açıktı. Arthur artık ona gereğinden biraz bile fazla dokunmuyordu. Bir hafta önceye kadar Merlin'in dikkatini çekmeyen bir ayrıntıydı bu, Arthur hayatta kalması için gerekli olan ten temasından çok daha fazlasında bulunuyordu. Fakat Gwaine'in aptal gafından sonra birden Merlin'den uzaklaşmıştı. Acı verici bir değişimdi bu. Ve Merlin nedenini bilmiyordu.
Belki de Merlin'e bu kadar yakın davranarak diğerlerine yanlış bir izlenim verdiği hissine kapılmıştı. Belki Merlin'le sevgili olma düşüncesi onu iğrendirmişti. Ya da belki Merlin'in ona olan hislerini anlamış, ya bu hislerin büyümesi engellemek için ya da sadece rahatsız olduğundan ondan uzaklaşmıştı.
Merlin'i en çok korkutan bu sonuncu senaryoydu.
Bu bir hafta Merlin için cehennemden farksızdı. Yine her zamanki gibi yan yanaydılar, aynı yatakta uyuyup aynı masada yemek yemişlerdi, fakat bu sefer korkunç bir eksiklik vardı. Ancak yakın dostların arasında olan o teklifsizlik, rahatlık hissi gitmiş, soğuk bir samimiyetsizlik sızmıştı aralarına. Artık sabahlar bile sıcak değildi, Merlin her ne kadar bunun hislerini gömme planının başarıya ulaşmasına engel olduğunu bilse de her sabah bir şekilde kendi bedenine sarılmış sıcak bir vücudun verdiği güven hissiyle uyanmaya alışmıştı. Fakat şimdi sanki Arthur kendini koyvermemek için ekstra çaba harcıyor gibiydi, artık uyandığında tek hissettiği avucundaki bir başka eldi ve o sıcak beden yatağın diğer ucundaydı.
İşin kötüsü bu yüzden Merlin ciddi anlamda huysuzlaşmaya başlamıştı. Bütün bu rahatsızlığın tam sebebini bilmemekten kaynaklı gerginlik, her an yanlış bir şey söyleyerek veya yaparak durumu daha da kötüleştirme korkusu ve Arthur'a olan aşkı ve sihrini saklamaya çabasının yarattığı stres sonucunda dengesi bozulmaya başlamıştı. Kendini her an patlayacak bir bomba gibi hissediyordu.
Kısaca, hava almak için çıktıkları bu gezintide bir grup haydut tarafından saldırıya uğramak son damlaydı.
Neyse ki bu sefer yanlarına birkaç muhafız almışlardı, fakat Arthur bir yandan Merlin'in elini tutarken bir yandan dövüşmek zorunda kaldığı için oldukça zorlanıyordu. Merlin kimse bakmıyorken kendilerine arkadan saldırmaya çalışan iki kişiyi bayıltmıştı, ancak bu arada dikkati o tarafta olduğu için Arthur'un yaralanmasını engelleyememişti. Hafif bir sıyrık olduğunu biliyordu, aşırı tepki vermemesi gerektiğini biliyordu fakat kahretsin iki haftadır sürekli gerilmiş bir stres topu olarak dolaşıyordu ve Arthur artık doğru düzgün yüzüne bile bakmıyordu ve az önce gerizekalı bir haydut nerdeyse sevdiği adamın gözünü çıkarıyordu. Yani Merlin verdiği tepkinin oldukça anlaşılır olduğunu söyleyebilirdi.
İki saniye içinde Arthur'un elmacık kemiğinde çirkin bir sıyrık oluşturan adam görünmez bir güce çarpmış gibi geriledi, şimşek çarpmışcasına titredi ve bayılıverdi. Kokuya bakılırsa altına yapmış da olabilirdi. Merlin pişman değildi.
Gerçi pişmanlık birazdan gelecek gibiydi, zira Arthur tuhaf bir ifadeyle baygın adama bakıyordu ve Merlin'i rahatsız edici bir his ele geçirmişti. Kendini bir şekilde ele vermiş gibi hissediyordu.
Merlin bu kötü hissi başından atmaya çalışarak Arthur'un elini çekiştirdi. Arthur sanki Merlin'in orada olduğunu yeni hatırlamış gibi şaşırarak ona dönünce Merlin'in dudakları ince bir çizgi halini aldı.
- Bir an önce saraya geri dönsek iyi olacak dedi Leon sağ taraftan bir yerden (ikisi de ona bakmadı). Yakınlarda bulunan ve hazır dikkatimiz dağılmışken üzerimize atlamayı bekleyen başka bir pusu grubu olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADEH
FanfictionMerlin'e dokunmazsa ölecekti. Acıdan kendinden geçerek, ateşler içinde, kıvranarak ölecekti. Fakat Merlin'e böyle dokunmaya devam ederse Merlin'in içinde bir şeyler ölecekti.