0.4

4.2K 289 309
                                    

taylor swift, state of grace (acoustic version)



Güzel bir uykunun içindeydim.

Biraz da olsa uyku problemlerine sahip bir bireyseniz, ya da hayatınızın bir döneminde deneyimlediyseniz o huzurlu ve deliksiz uyku nihayet kapınızı çaldığında bir daha asla gitmesini istemezdiniz. Ben de istememiştim zaten. Tanıdık ve o an kulağıma dünyanın en berbat melodisi gibi gelen alarm sesim odamın içinde durmaksızın çalarken kaşlarımı çattığımı hissettim, kilometrelerce öteden geliyordu sanki. Ancak yine de uykumu bölüyordu ve kalkıp kapatmaya o kadar üşeniyordum ki tek yaptığım yatağımda her zaman ikinci yastık görevini üstlenen tüy yumağına sarılmaktı.

Tüy yumağı da bana sarıldığında gerçekten kaşlarımı çattım.

Yastığım bana nasıl sarılabilirdi ki?

Tam o an dün gece hafızamın derinliklerinden çıktığında gözlerim bir anda kocaman açıldı ve önce yastık diye sarıldığım bedenle karşılaştı. Ardından gözlerimi yavaşça yukarı kaldırdım. Jungkook bana dönük bir şekilde mışıl mışıl uyuyordu ve ben az önce onun beline sarılmışken onun bir kolu da çoktan başımın altından uzanıyordu.

Nerede olduğumuzun bilincine varabildiğimde hızla yatakta doğruldum ellerimi üstünden çekerken. Ardından alarmı kapatıp odamın kapısını kilitledim, ne olur ne olmaz diye. Belli ki ben uyuyakaldıktan sonra kimse beni kontrole gelmemişti, yoksa Jungkook şu an huzurlu uykusuna devam ediyor olabilir miydi emin değildim.

Nasıl uyuyakalmıştım ki cidden?

Kendime şaşırma faslını şimdilik atlayıp Jungkook'u çekiştirmeye başladım. "Jungkook uyan! Hey! Kime diyorum... Uyansana salak çocuk! Jungkook!"

Çocuğa resmen uykusundan bu şekilde uyandırarak bir travma yaratıyordum ama o yalnızca derin bir iç çekip yastığıma daha da çok sarılmıştı. Saatin kaç olduğundan tam olarak emin değildim ama en son ki okula geç kalış sabahımın ardından 6'ya alarm kurmuştum, muhtemelen o çalmıştı.

Onu sarsmaya devam ederken kafasından aşağı dökmek için su var mı diye odama bakınıyordum ki, nihayet gözlerini açtığını hissettim.

"Ne oluyor deprem mi?" diye sordu birkaç saniye odama boş bakışlar atarken. Gözlerini zar zor açıyordu, saçları tuhaf bir şekil almıştı, benim her sabah karşılaştığım manzara gibi.

Ellerimi üzerinden çekip "Kalk," dedim sessizce. "Sabah oldu."

"Ne?" Gözlerini ovalayarak yatakta doğruldu ve beni incelemeye başladığında kaşlarımı çattım tekrardan. Bugün kesinlikle başım ağrıyacaktı.

"Uyuyakalmıştın, ben de uyandırmadım çünkü yağmur yağıyordu o sırada. Sonra ben de uyumuşum, her neyse bunları sonra anlatırım. Şimdi, olabildiğince sessiz ve hızlı bir şekilde pencereden atlayıp evine koşuyorsun ve sonra okula gidiyoruz tamam mı?"

Bana bakmaya devam etti. Karşısında dikilmiş yeni uyanan birine fısıltıyla talimatlar veriyordum ve doğal olarak o algılasa da hala eyleme geçiremiyordu, ancak hızlı olmamız gerekiyordu ve birileri gelebilirdi.

"Jungkook!" dedim tekrardan, biraz daha sesli bir şekilde. Bu kez sanırım kendine gelebilmişti ki, boğazını temizleyerek yataktan kalktı. "Tamam, şey, anladım." Odanın köşesindeki ceketini bulup ona uzattım.

"Saat kaç?"

Uzanıp telefondan kontrol ettiğimde yanılmamıştım. "6, ben hazırlandıktan sonra sokağın başında beklerim. Buraya kadar yürürsen geç kalabiliriz."

seven ღ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin