"Bir derdin mi var?"dedim merakla. Onu ilk defa böyle bitkin görüyordum. O eğlenceli, kendini beğenmiş insan gitmiş yerine bambaşka birisi gelmişti. "Kimin derdi yok ki? Benim derdimin diğerlerinden farkı dermanının olmaması."dedi bitkinlikle. "Nasıl dermanı olmaz? Derdi veren Allah dermanını da verir derler, bilmiyor musun? Sıkma canını. Bir çözümü vardır elbet."dedim sırtını sıvazlayarak. Başını öne doğru eğdi. Parmaklarıyla alnını ovaladı. Bir kaç saniyeliğine kafasını kaldıracak gibi oldu ama sonrasında vazgeçip geri indirdi. Fakat o bir kaç saniyelik tereddüdü bile yanağından süzülen damlaları görmeme engel olmadı. Görmemi istemiyordu. Ve bende görmek istemiyordum. Uzanıp saçlarını okşadım. Parmaklarının arasına aldığı kafasını, usulca kaldırıp omzuma yasladım. Bir an geri çekilecek gibi oldu ama sonrasında başını yavaşça göğsüme yasladı. "Rahatla. Sakin ol. İstediğin kadar ağlayabilsin. Karşımda utanmana gerek yok. İnsanları da umursama. Bu günlük seni onlardan koruyacağım."dedim sakince. Bir kaç saniye hareketsiz bekledi. Sonrasında ise iç çekişleri artmaya başladı. Omzumda hafiften bir ıslaklık hissettim. Göz yaşları tenimden içeri sızıp vücudumu yakıyordu. Onun ağlayışınının beni bu denli sarsacağını bilemezdim. O hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında ise bir şeyden emin olmuştum. Bir erkek böyle içten ağlıyorsa derinlerinde yatan sağlam bir sebebi vardı. Onun bu delicesine ağlayışı karşısında nasıl bir tepki vereceğimi şaşırmıştım. Gözlerim dolmaya başladı. Sessizce yanında bekledim. Ağlayışını dinledim. Elimden bir çare gelmiyordu. Bu beni üzüyordu. Sanırım bu gün yalnızca onun koruyucu meleği olacaktım.
1 part