Keyifli Okumalar 💙
🙈🙉🙊
Bölüm 9
Derin'den...
Bugün günümü Deniz'le geçirmiş, yemek yemiş ve bolca gülmüştük. Şimdi asıl buluşma sebebimize gelecekti konu. İlk ben sordum sorumu. "Seylan ve Cansu'ya açabilir miyim bu konuyu?" kaşlarını çattı. "Onlar kim?" konumuz da buydu zaten.
"Seylan ve Cansu arkadaşlarım. Kantindeyken ikisiyle beraber oturuyordum, yanına çağırmıştın." kaşlarını kaldırdı sonra hatırlamış olacak ki, "Haa" dedi.
"Ee ne diyorsun, anlatabilir miyim?" kafasını iki yana sallayınca bu sefer kaşları çatılan taraf ben oldum. "Peki onlara anlatmadan aynı ortamda nasıl konuşacağız?" dedim.
"Aynı ortam dediğin sınıf, kantin ya da yemekhane gibi kalabalık yerler zaten. Hafta içinde 4 saatlik deneyim dersi var o zaman konuşabiliriz. Onun dışında kalabalık yerlerde konuşamayacağımız için mesajlaşırız ya da dışarıda buluşuruz."
Mantıklıydı, onlara yalan söylemek istemiyordum ama onları belaya da bulaştırmak istemiyordum. Onayladım ben de el mecbur.
"Peki oraya ne zaman gideceğiz ve plan ne?" diye devamını getirdim sorularımın.
Önce kısa bir süre düşündü sonra beni yanıtladı. "Futbol kulübünün antrenmanı olduğu günlerden birinde erken çıkabilirsem gidebiliriz. Hem soyunma odasına girmemiz garipsenmez." kaşlarımı kaldırdım.
"Futbol kulübünde misin?" kafasını sallayarak onayladı sonra sırıttı. "Erkekler takımının forvetlerindenim." kafamı bir yukarı bir aşağı yavaş yavaş salladım. Pek anlamazdım zaten.
"Antrenmanlar ne zaman peki?"
"Yarın. Yarın var, o yüzden bu fikri sundum." dediğinde onayladım yine. Başka ne yapacaktım ya?
"Mesaj atarsın o zaman ben de gelirim."
"Oyun oynayalım mı?" diye sormasıyla şaşırdım.
"Ne oyunu?"
"Konsol? İşimiz bitti sonuçta ama gitmen gerekiyorsa... Bırakabilirim yurda?" neden bilmiyorum ama hemen gitmek istemiyordum. İki yana salladım hızlı hızlı.
Solan gülümsemesi tekrar dudaklarında belirince ben de gülümsedim. "Ama sorun var ki ben nasıl oynanacağını bilmiyorum." gülümsemesi sırıtışa dönüştü.
"Sorun değil ben gösteririm." bileğimden tutup yerdeki minderlere çekti beni. Oturduktan sonra televizyonu açtı ve kumandaları etkinleştirdi. Sonra mutfağa gidip çikolata ve cips getirdi. Önümüzdeki sehpaya koydu. Solumdaki mindere oturup yanaştı. Kollarımız birbirine temas etti. Kumandalardan birini iki avucumun içine bıraktı.
Sonra sol kolunu omzumun arkasıdan öne getirip avuçlarımın içindeki kumandayla birlikte iki elimi kavradı önce irkildim sonra yutkundum. Göğsünün bir kısmı sırtıma yaslıydı. Acaba onun kalp atışlarıda benimkiler gibi hızlı mıydı? Hissedemiyordum kendiminkinin sesinden.
"İlk önce bilgisayara karşı oynayalım daha sonra sen öğrenince karşılıklı oynarız." dediğinde nefesi enseme çarptı. Karnım kasıldı.
Büyük avuçları kavradığı ellerime yön veriyordu. Ilık nefesinin enseme çarpışı dikkatimi dağıtıyordu. Bu kadar heyecan fazlaydı. Saçmaydı... Tanrım ölüyor muyum?! Sıcaktan bayılacağım!
Anlattığı şeylerden az buçuk anlamıştım. Karşılıklı oynadığımız ilk birkaç turda tabii ki kazanan o olmuştu. Akşama kadar oynadığımızı, "Acıktım, yemek hazırlayayım da yiyelim birlikte." dediğinde fark etmiştim ve ben de acıkmıştım. "Olur. Yardım edeyim mi ben de sana?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç
Fiksi RemajaSaklambaç İngiltere'den İstanbul'a gelen bir kız, özel bir üniversite ve İstanbullu bir oğlan. Bu üçlü belli ki pek çok şeyi barındıracak içinde. Arkadaşlıklar, aşklar ve büyük sırlar olan bir macera... Gizli geçitlerden geçtik, kilitli kapılar açtı...