Hermione'nin omuzlarında duran eller kuş tüyü gibi hafifçe, okşarcasına aşağı doğru inmeye başlıyor. İşaret parmağı sıcak göğsün altında gezinip düz karına ilerliyor.
Hermione alt dudağını ısırıyor, dokunuşlar yetmiyor. Eller sanki bunu hissetmiş gibi daha alt tarafa gidiyor; Hermione uzun, ince parmağı girişinde hissediyor. Hemen aynı vakit, parmak hareketsiz bir şekilde yüzeyde dururken, sıcak dudaklar karnından başlayarak ufak öpücükler kondurmaya başlıyor.Öpücükler boyna gelip yerini dil darbelerine bırakırken Hermione yavaş ve titrek bir nefes veriyor. Sıcak nefes kulak memesine kadar çıkıyor, dişleriyle çekiştiriyor. Hermione elini aşağıdaki elin üzerine koyuyor. Artık o parmakları içinde hissetmek istiyor.
Dudaklarının üzerine kapanan dudaklarla gözleri kapanıyor. Gözlerini kapatsa bile beyaz ışık kaybolmuyor. Üst dudağı başka bir dudak tarafından emilirken o sanki bulutların üzerinde gibi hissediyor. Böyle yumuşak bir yatak olamayacağını düşünüyor, böyle yumuşak dokunuşların onu böyle yakması canını acıtıyor.
Dudaklar dudaklarından seslice ayrıldığında gözlerini hafifçe aralıyor ve gözlerini doğrudan kırmızı dudaklara dikerek mırıldanıyor.
"Daha hızlı olmana ihtiyacım var."
Bunu dedikten saniyeler sonra bir şeyler kopuyor. Sanki etraf kararıyor, anca birkaç mumun titrek alevini seçebiliyor, her yer karanlık. Sonsuz karanlık. Çekici bir karanlık.
O anda içine bir parmak giriyor. Hermione kafasını geriye doğru bırakıyor, boynu açığa çıkıyor. İki parmak daha oyalanmadan giriyor ve duvarlarını yokluyor. Göğsünde önce sıcak dili, sonra dişleri hissediyor. Dişler acımasızca göğüs ucunu çekiştirince çığlık atarcasına inliyor.
Dişleri boynunda, çenesinde hissediyor. İçindeki parmaklar hızlı bir ritme kavuşuyor. İnlemeleri aralık ağzından dökülüp karanlığa karışıyor. Nefessiz kalıyor, hayır nefes alıyor. Her nefesi ve her dokunuşu hissediyor. Vücudu bir yay gibi geriliyor, beli kavis çiziyor. Tek hissedebildiği bu dokunuşlar; bu parmaklar, bu ısırıklar, bu nefesler.
Dudakları sömürülmeye başlıyor. Üstündeki beden kendini öne ittiği için olduğundan da uzun oluyor. Hermione bu yüzden kafasını biraz daha geriye itiyor. Öpücüklere karşılık vermeye çalışıyor ama parmaklar o kadar hızlanıyor ki tek yapabildiği daha fazla feminen inlemeyi karanlığa sunmak oluyor.
Karanlık ikisini gizliyor. Karanlık onları koruyor. Duyduğu arzu karanlığın içinde elektriklenip güçleniyor. Sanki... Sanki hafif bir esinti geliyor. Hermione gözünü tekrar açtığında hiçbir şey göremiyor.
Üzerinde bir boşluk oluyor. Karanlıkta kaybolmuş. Dokunuşlar yok olmuş. Sanki var olmamış gibi. Hayır diyecek gibi oluyor ama nefes alamıyor. Nefessiz kalıyor. Ciğerleri acıyor. Nefes almak istiyor. Daha fazla dokunuş hissetmeye ihtiyacı var. Işığı görmek istiyor, nefes almak istiyor.
O anda vajinasında hissettiği sıcak nefesle nefes alıyor, inliyor. Elini kısa saçlara atıp daha fazlası için itiyor. Dil ona istediğini veriyor. Klitorisine bastırıyor, içine giriyor. Hermione inlemelerini durduramıyor. Tek hissedebildiği bu dokunuşlar, karanlık, şehvet, sıcak, belki soğuk. Karanlık etrafında. Dil sınırlarını zorluyor. Nefes alıyor. Nefesleri hissediyor. Yanıyor, üşüyor; duramıyor, durmak istemiyor. Karanlık onları gizliyor.
Bu yüzden korkmuyor. Bu sefer seslice inlerken onun adını söylüyor.
"Pansy..."
***
Hermione derin bir nefes alarak yatakta hızla doğruldu. Kilometrelerce koşmuş gibi nefeslenirlen etrafına bakındı. Başta nerede olduğunu anlayamadı ama ay ışığının ona izin verdiği ölçüde, uyuyan cadıların yüzlerini seçti. Bunu seçtiği saniyelerde her şey bir anda aklına doluştu. Gözlerini sıkıca yumdu ve sessiz bir küfür mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only a girl :: pansmione
Fanfictionsadece bir kız bir kızın nasıl hissettiğini anlayabilir. hermione granger x pansy parkinson