2

1K 73 57
                                    

Hermione kahvaltısını ederken dalgın dalgın, içeriye giren baykuşları izledi. Onlarca baykuş, sahibine paket ya da mektubunu teslim edebilmek için aceleyle Büyük Salon'a doluşuyordu. İçlerinden biri kendisinin önüne de bir mektup bırakıp gitti.

Hermione annesinden gelen mektubu açtı, önemli bir şey var mı diye hızlıca kontrol etti ve yemekten sonra güzelce okuyup yanıtlamak için çantasına attı. O sırada Ron da söylenerek kendi annesinden gelen mektubu okuyordu.

Hermione arkadaşının tepkilerine gülüp kafasını iki yana salladı. Mrs. Weasley mektuplardan bile o tiz azarlayışını duyurabiliyordu sanki. Üstelik mektubun bir Çığırtkan olmasına hiç gerek yoktu bile.

İstemsizce salondaki diğer yüzlere paketlerini açarken göz gezdirdi. O sırada Pansy Parkinson'ı da gördü. Kızın yüzündeki ifade kaşlarını çatıp ona odaklanmasına neden oldu.

Pansy elindeki mektuba sanki katiliymiş gibi bakıyordu. Hermione arkadaşlarının Pansy'yle konuşmaya çalıştığını gördü ama oldukça öfkeli görünen cadı hışımla masada kalkmış, aceleyle uzaklaşmıştı.

Hermione Pansy'nin gözden kaybolduğu yere birkaç saniye daha boş boş baktı. Dünkü hali, aralarında geçen gerilimli diyalog ve şimdiki öfkesi... Slytherin cadının bir sıkıntısı olduğu belliydi. Hermione omzunu silkti. Bu onun problemi değildi, zaten kendi sıkıntıları ona gayet yetiyordu.

Bu yüzden onu düşünmemeye çalışarak kahvaltısına döndü. Arada Harry ve Ron'la konuşuyor, suskun kaldığı zamanlarda ise düşüncelerini kızarmış bir çift gözden uzak tutmaya çalışıyordu. Dün teninin soğukluğunu hissetmişti. Bir insan bu kadar soğuk olması biraz korkunçtu. Belki sağlık problemi olabileceğini düşündü. Aklına hemen Muggle sağlık terimleri düşmüş, kendi kendine kızı değerlendirmeye başlamıştı.

"Demir eksikliği olabilir..."

"Ne?"

Hermione Ron'un sesiyle irkildi. Hemen ardından sesli düşündüğünü fark edip kendine kızdı. "Yok bir şey," deyip önüne düşen bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ron da çok üstünde durmadan kahvaltısına dönmüştü zaten.

Kahvaltıdan sonra hep beraber İksir dersliğine, zindanlara gittiler. Bu sene FYBS seneleri olduğundan sınıfta her binadan birileri vardı. Onlar hemen Gryffindor'un çoğunlukta durduğu tarafa geçtiler. İçeride kendilerinden başka birkaç Gryffindor, iki Hufflepuff, altı Ravenclaw ve yedi Slytherin vardı. Slytherin grubunun içinde Draco Malfoy ve Blaise Zabini de vardı ama Hermione Pansy'yi görmedi. Oysa onun bu dersi aldığından emindi.

Kısa bir sürenin ardından Profesör Slughorn neşeli sesiyle sınıfa girdi. "Günaydın çocuklar!" diyerek kara tahtanın yanına gitti, masaya eşyalarını bıraktı.

Profesör sınıfa şöyle bir göz gezdirdi. "Miss Parkinson bugün aramızda değil, sanırım." Bunu dedikten sonra üzerinde durmayarak derse geçti. Tahtaya bir iksir tarifi yaztıktan sonra öğrencilere bunu yapmaları için tamı tamına bir saat verdi.

Hermione dolaptan ihtiyacı olan malzemeleri aldıktan sonra Harry'nin yine Melez Prens'in notlarına bakmasına katlanamayacağı için onlardan uzak bir yere geçti. Tek yapması gereken talimatlara odaklanmaktı. Aptal bir prense ihtiyacı yoktu. O da harika iksirler yapabilirdi.

Tüm odağını elindeki sıvıya verip yavaşça kazanına ekliyor, diğer eliyle de usul usul karıştırıyordu.

Aklı karışmasın diye bir yandan ritimle kendine talimatları hatırlatıyordu. Eğer iksiri yanlış karıştırırsa her şey çok karmaşık bir hal alabilirdi. "İki kere saat yönü ve bir kere saat yönünün tersi..."

only a girl :: pansmioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin