5

853 69 40
                                    

Hermione tükenmişlik ve kabullenmişlikle etrafa boş bakışlar atarken Profesör Slughorn dersliğe girdi ve o neşeli, gür sesiyle "Günaydın çocuklar!" dedi. Hermione ağzının içinden bir "Günaydın profesör..." mırıldanırken ona kaş göz yapan Ron'a gözleriyle önüne dönmesini işaret etti. Ama arkadaşlarının hareketlerini engelleyebilecek olsa da sınıftaki diğer kişilerin kaçamak bakışlarını engelleyemezdi işte.

Profesör derse giriş yaparken Hermione Pansy'ye doğru bir kere bile bakmadı, hatta varlığını unutmaya çalıştı. Ama dakikalar sonra saç lülerinden birine dolanan parmakla dondu kaldı. Hermione nefesini tutmuş beklerken Pansy nazik hareketlerle parmağına doladığı saç tutamını gevşetti ve yine doladı. Ardından ince tutamı kızın kulak arkasına yavaşça sıkıştırdı. İşaret parmağıyla kulak arkasının üstünden gidip sonunda, elini geri çekti.

Bunu yapmasıyla Hermione nefes almayı yeni hatırlamış gibi, "Ne yapıyorsun sen?" dedi. Adeta burnundan soluyordu.

"Dikkatimi çekti."

Hermione sinirle ona döndüğünde Pansy işaret parmağının bu sefer kızın dudaklarının üstüne koydu ve "Şşt," dedi. "Dersi bölme."

Hermione kafasını hışımla geri çekti ve önüne döndü. Dikkatler üzerindeyken aşırı davranışlar sergileyemezdi. Zaten aralarındaki husumet hep bu inatçılıklarından, dramatize edip durmalarından ve ölümcül sinirlerinden uzayıp duruyordu.

Pansy yanındaki cadının kızgın suratına tebessüm etti. Daha yeni başlamışken bile Hermione'yle uğraşmak, onun üstüne gelmek o kadar keyifliydi ki sanki tüm sorumlulukları buhar olup uçmuş, geçen seneki Pansy geri gelmişti. Sınıftan çıktıktan sonra gerçeklerin üzerine üzerine geleceğini de biliyordu ama yine de muzipçe sırıttı ve yine işaret parmağını, kızın omzuna koyup tüy misali aşağıya doğru bir çizgi çekti.

Hermione dehşetle gözlerini büyüttü ve sertçe kolunu çekti. Biraz yana kayıp profesörün anlattıklarına odaklandı. Kararlıydı, yanındaki cadı sıkılıp sinirlenene kadar sessiz kalacaktı. Hatta belki hareketsiz de kalması gerekiyordu. Olanca umursamazlığıyla sadece dersi dinlemeli, kızın eğlencesini elinden almalıydı.

Pansy alt dudağını ısırdı ve parmaklarına baktı. Etrafa bakınıp herkesin profesörü dinlediğinden bir kez daha emin olduktan sonra elini kızın saçının altına, ensenine götürdü ve oradaki bir tutamı parmağına doladı. Cadının bir tepki vermesini beklerken bir yandan da saçları usulca okşuyordu. Fakat beklediği tepki gelmedi. Kaşlarını çattı. Elini geri çekti ve bu sefer kızın omurgasından aşağıya doğru inmeye başladı. Bir ara elinin altındaki ten ürpermiş gibi hissetmişti ama onun dışında, Hermione'den bir tepki alamadı.

Bu duruma kaşlarını çatıp elini çekti.

Biraz sonra profesörün yazdığı malzemeleri toparlayıp sıralarına getirdiler. Hermione hâlâ sessizdi. Pansy ona göz ucuyla bakarken kızın hemen elindeki bir sıvıyı kazana dökmeye başladığını gördü. Bakışlarını kazana çevirdi, "Fazla olmadı mı?"

Hermione'den yanıt gelmedi. Pansy sinirlendiğini belli etmeden "Pekala, o zaman diğer malzemelerin de ölçüsünü artırırız."

Kitaptaki talimatlara kısaca göz gezdirdi ve küllerin olduğu kutuyu alıp bir anda boca etti. Hermione'nin gözleri ardına kadar açıldı ve oldukça yüksek bir sesle, herkesin dikkatini çekecek şekilde bağırdı. "Ne yapıyorsun?"

"Miktarı artırmıyor muyduk?"

Hermione onlara doğru gelen profesörü umursamadan elini masaya vurdu. "Profesörü dinleseydin bitki özünü fazla koymamız gerektiğini duyardın! Ama tabii, sen o dakikalarda-"

only a girl :: pansmioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin