8

819 69 50
                                    

Hermione sıkıntıyla arkadaşını takip ederken bir yandan da çabuklukla etrafı kolaçan ediyor, hemen arkasından gelen Ron'un kendisine yetişmesini beklerken koridordaki yüzleri gözleriyle turluyordu. Bunu yaparken bir ara Harry'yi kaybetse de Ron hemen kolunu kavramış, onları yönlendirmişti.

Harry'ye yetiştiklerinde koridor çoktan boşluğa çıkmış, öğrenciler azalmıştı. Ron "Nereye gidiyoruz?" diye aceleyle kulağına fısıldayınca kısık sesle "Revire. Parkinson ve Zabini, Malfoy'u görmeye gidiyor olmalılar." diye yanıt verdi. Ron sonunda olayı anlamış olmanın verdiği aydınlanmışlıkla "Ha, demek o yüzden... Harry..." diye kendi kendine konuşurken Hermione onu susturdu ve önüne dönüp Harry'nin omzunu tuttu. Arkadaşı yüzünü ona dönünce "Neden bunu yapıyoruz?" diye sordu.

Harry bir genç cadıya bir de yakınlarındaki revir kapısına bakarken "Çünkü o laneti içeriye Malfoy soktu, buna eminim ve az sonra da kendi ağzından duyacağız." diye konuştu. Ardından Hermione'nin bir şey söylemesine izin vermeden çantasından görünmezlik pelerinini çıkardı. Hermione bıkkın bir nefes verip "Merlin, Harry, bir de buna hazır mıydın?" diye sordu ama bir yandan da içi rahatlamıştı çünkü en son isteği Pansy'yle burun buruna gelmekti. Bu yüzden pelerinin altına giren arkadaşını el yordamıyla bulup hemen o da altına girdi ve homurdanmaya başlayan Ron'a "Sığamayacağımızı biliyorsun, Ronald. Burada bekle," diye komut verdi.

Harry onları dinlemiyordu bile. Hemen yürümeye başlamıştı. Hermione de ona ayak uydurup arkada onlara kızan Ron'a göz devirdikten sonra önüne odaklanmaya çalıştı. Revirin kapısının aralığı azdı ve buradan fark ettirmeden geçmeleri zor olacaktı. Yine de koordine bir şekilde, kapıyı gıcırdatmamaya ve pelerinini düşürmemeye özen göstererek geçtiler. İçeriye girdiklerinde Hermione derin bir nefes aldı ve gözleri anında Pansy'yi buldu. O ve arkadaşları henüz bir şey konuşmamış olmalıydı çünkü Madam Pomfrey hemen orada, oldukça hasta görünümlü duran sarışın oğlana iksirler vermekle meşguldü. Bu görüntüyle birlikte Harry'nin rahat bir nefes verdiğini duydu.

İkisi ayakta, Draco'nun çaprazındaki bi yatağın ayak ucunda dururlarken Hermione gözlerini tekrar Pansy Parkinson'a çevirdi. Dün gece... ah, bembeyaz tenli kızın düğmeleri açık ve teni ay ışığında parlarken yatağının perdesini aralaması onu o kadar hazırlıksız yakalamış ve kalbini öylesine hızlandırmıştı ki... Sadece bir an, kısa bir an kızın yanında kalmasına izin verdiğini düşündü. O an bu düşünceyle aklındaki tüm kirli düşünceler bir toz bulutu gibi kalkıp yerine masum bir renk ve ikisinin huzurla uyuyan bedenlerinin hayali geldi.

Düşüncelerini uzaklaştırmak adına hemen gözlerini yüzün çehresinden çekti ve etrafı incelerken kendi kendine içinden kızdı. Son zamanlarda fena halde aptallaşmaya başlamıştı.

Biraz sonra Madam Pomfrey Draco'ya birkaç şey söyleyip arkadaşlarına içeride kimse olmamasına rağmen çok ses çıkarmamalarını tembihleyerek uzaklaştı. Blaise kadının gittiğinden emin olduktan sonra "Nasılsın, dostum?" diye sordu.

Draco'nun suratı ciddi, bakışları donuktu. "En iyi günüm sayılmaz."

Pansy lafa atlayıp "Draco... Sen, sen bunu kimin yapmış olabileceğini biliyor musun? Yakın zamanda, yani, sana böyle bir haber falan... geldi mi?" diye sordu. Kelimelerini dikkatle seçiyordu ve yüzüne onda eğreti duran endişeli bir ifade hakimdi.

Draco bir şey demeyince Pansy ile Blaise birbirlerine kaçamak bir bakış attılar. "Dostum, ne zamandan beri sır saklıyorsun." diye soran Blaise'ten sonra da herhangi bir şey demedi.

Pansy Draco'ya doğru eğilince Harry ve Hermione de bilinç dışı hemen bir adım attılar.

"Draco, bu imkansız. İçeriye öyle bir şey sokmanın ihtimali yok. Biz sana güveniyoruz, tamam mı?"

only a girl :: pansmioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin