"Her şeyi benden beklemeseniz çok güzel olur aslında."
"Her şeyi senden beklemiyoruz zaten Savaş" diyen Dolunay'a döndüm. Elindeki kalemi sadece akrobatik hareketlerle döndürmekten başka bir şey yapmıyordu.
"Her şeyi senden bekliyoruz Savaş."
Sonunda Ayla gerçekleri söylediğinde Dolunay'ın ağzından bir 'hah' kelimesi çıkmış ve önündeki teste tekrar dönmüştü.
"Ben ne yapayım iki mimarın yaptığı evin çaplarının toplamını? Ne işime yarayacak? Adamlar gerçek hayatta gelip x ve y tuğlaların kütlelerini mi sorucaklar bana?" diyerek isyan bayraklarını çeken Dolunay'a aldırmadım bile. Geleli 10 dakika bile olmamıştı ve daha ikinci soruda pes etmişti.
"Aklın şerefsizliğe çalışıyor ama?"
"Onunla bu aynı şey mi güzel kardeşim?"
"Ya başlamayın yine Allah aşkına." dedim alnıma kitabı yaslayarak. Zaten gelin ders çalışalım diyen kafamdaydı suç.
O sırada, Ayla'nın telefonundan dombıra fon müziği olan ve hâlâ neden öyle bir fon müziği seçtiğini anlamadığım zil sesi çalmaya başladığında sırıtarak aramayı cevaplandırdı.
Dışarıya çok az gelen kız sesini duyduğumda çoktan ayağa kalkmış ve odadan dışarı çıkmıştı.
"Biz yine baş başa kaldık. İstersen dudaklarının iç açılarının toplamını hesaplayabilirim?" diyerek dudaklarıma göz dikmiş Dolunay'a bakıp gülümsedim. İş aşna fişneye gelince kurt kesiliyordu çocuk.
"Nasıl hesaplayacakmışsın bakalım?" defteri kalemi bırakıp mola vermiştim. Tam da şu an.
Ağzını aralıyıp diliyle dudaklarını ıslattığında gözleri benim dudaklarımdaydı. Parlamış dudakları sırıtırken bende refleksle aynı şeyi yapıp dudaklarımı yaladım.
Bu yaptığım Dolunay'ı gülümsetirken bir anda uzanıp beni kucağına çekti. Dönen tekerlekli sandalyede, Dolunay'ın üstünde, bacaklarımı iki bacağının yanına sarkıtarak oturuyordum. Elleri bel bölgemde daireler çizerek okşamaya başladığında ellerimi ensesine atıp dudaklarını dudaklarımla kapattım.
"Gençler ben gidiyohooaay maşallah!" diyerek içeri giren Ayla'yla yakalanmış bir vaziyette bakışlarımızı kapıya çevirdik.
"Çok bile kaldın, kapıyı kapat çık."
Dolunay'ın boğuk çıkan sesine rağmen emir kipiyle konuşması beni daha fazla etkilemişti. Çok geçmeden Ayla da odadan çıktığında belimdeki ellerini kalçama atıp sıktığında inleyerek başımı geriye attım.
Bunu yapmamla dişlerini boynumda hissederek ellerimi Dolunay'ın sweatinin eteklerine atıp yukarı kaldırdım. Anında kollarını yukarı kaldırıp çıkarmama yardım ettiğinde üstü çıplak kalana kadar soydum onu.
"Azdın mı Savaş?" dedi tekrar kafasını boynuma gömdüğümde. İşin absürtlüğüne aldırmadan saçlarını çekiştirip bana bakmasını sağladım.
"Evet, o buz mavisi gözlerinin beni ne kadar azdırdığını görmek ister misin?" diyerek aletinin üstünden aşağı biraz kaydım ve pantalonun kemerini çözmeye başladım.
"Eğer burada yaparsak sandalye kırılır, emin ol işte o zaman senden önce bana bir şeyler girebilir."
"Ya," dedim aletinin üstünde bir kez zıplayarak. Dudaklarını birbirine bastırıp ağzının içinde inleyerek karşılık verdi bu hareketime.
"Savaş..." ben zıplamaya devam ederken Dolunay'ın inlemeleri odayı dolduruyordu.
Pantalonunu indiremesemde belirgin olan kabarıklığı gözümden kaçmamıştı. Kalçalarımdan tutup sandalyeden kalktığında beni de havaya kaldırdı. Bacaklarım belini sararken beni bir kez zıplatıp kucağına daha çok çekti. Kollarım boynunu dolarken o yatağıma doğru seri harketlerle yürümeye başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buz mavisi • texting | gay
Teen Fiction[tamamlandı] • "O, buz mavisi gözlerinin beni ne kadar azdırdığını görmek ister misin?" • 250720 🌈