Medya; Konuya Fransız • Kaçış Yok
Bugün ilk defa bu kadar uzun süre boyunca yanıma birinin gelmediği gündü. Saat öğlene doğru gelmişti ve benimle beraber çoğu öğrenci de yemekhaneye girmişti.
Benim açımdan bir sorun yoktu, sadece bana yalakalık yapacak insanlar her gün olduğunun aksine, bugün tuhaf bir şekilde yoktular. Tabii bu aklıma Dolunay'ın bir parmağı olduğu gerçeğini düşündürmüyor da değildi. Yüksek ihtimal Dolunay'ın işiydi.
Masadaki metal tabağı alarak ayağa kalktım ve bulaşıklar için konulan tezgaha ilerleyerek üst üste koyulan tabakların üstüne de kendi tabağımı ekledim.
Ve evet, kesinlikle fazla erken konuşmamak lazım sözünü önümde duran Selin ile gerçekleştirmiş oldum. Kumral saçlarına yandan ördüğü salaş örgü, esen rüzgara fazla dayanamamış olucaktı ki dağılmıştı. Büyük kahverengi iri gözleriyle benden kesinlikle bir şey isteyecekmiş gibi bakıyordu ki zaten benden bir şey istemeden muhattap bile olmazdı.
Dışarıdaki rüzgar bütün soğukluğu ile sert bir şekilde suratıma doğru eserken, kendime gelmiş bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım.
"Efendim Selin?" dedim onun konuşmayacağını anladığımda teşvik olarak konuşmasını sağlamak için. Yoksa aptal aptal dışarıda bu soğukta dikilecektik.
"Önce gel sınıfa gidelim. Çok üşüdüm." dediğinde kısa bir baş işareti ile o önde ben arkada okulun içine doğru yürümeye başladık.
Sınıfın içine girdiğimizde benim sırama doğru yürümeye başladı ve her zaman boş olan yanımdaki sırama oturmasıyla böylelikle bir şey isteyeceği teorim doğrulanmış oldu."Ee geldik? Söylesen mi artık?" dedim sabırsızlanmaya başladığımda.
"Ha evet. Ya biliyorsun benim edebiyatım biraz kötü ve geçen de senden çıkardığın notların kopyasını almıştım." dediğinde kafamı sallayarak onu dinlediğimi belli ettim. Bakalım konuyu nereye çekicekti.
"Heh işte bende yine tık yoktu. O yüzden gittim edebiyattan proje aldım. Nasıl iyi yapmış mıyım?"
Gözlerimi kapatarak 'ya sabır' çektim ve küçük şımarık bir kız çocuğu gibi yaptığı en ufak bir şeyde övgü bekleyen Selin'e kaşlarımı çatarak baktım.
"Lütfen artık ağzındaki baklayı söyler misin Selin? Akşama kadar seni bekleyemem." dedim dayanamayarak.
"Tamam tamam. Proje konusu Türk Edebiyatından önemli yazarlar. Ben de bu konuyu zerre anlamadığım için senin yanına geldim. Bu konuya benden daha hakimsin Savaş. Bana yardımcı olur musun lütfen?" dediğinde şimdi karın ağrısını daha iyi anlamıştım.
Benim için küçük bir proje konusuna yardımcı olmak zor değildi. Edebiyattaki yazarlar ise hiç zor değildi fakat sorun şu ki proje benim değildi. Her ne kadar içimden ufak bir yardım etmek geçse de Dolunay'a dediğim şeyden cayamazdım. Ama o burada yoktu ve nereden görebilirdi ki?
"Yani, aslında isterim fakat çok fazla yardım edemem. O yüzden sen bana takıldığın yerlerde so-"
Kulağımın dibinde kısa bir boğaz temizleme sesi duyduğumda irkilerek arkamdaki şahısa döndüm. Tahmin ettiğim o buz mavisi gözleri odağıma girdiğinde alnına düşen kıvırcık sarı saçlarının arasından kaşlarını çatmış bakıyordu.
Daha sonra bir şey demeden elinde yeni tuttuğunu fark ettiğim su şişesinin kapağını açıp sırasına yürüdü. Sıraya kendini atıp arkasına yaslandı ve ayaklarını da masasının üstüne koyarak, oturduğu yerden beni dikizlemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buz mavisi • texting | gay
Novela Juvenil[tamamlandı] • "O, buz mavisi gözlerinin beni ne kadar azdırdığını görmek ister misin?" • 250720 🌈