Medya; Konuya Fransız • Hallice Halim
Pazartesi sendromu diye bir şey vardır ya hani, haftanın ilk günüdür ve haftasonu tatilinin göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçmesi kadar berbat şey yoktur. Ha bir de, sabahın köründe okula gelmek ve o günün matematik sözlüsünün olmasını da ekleyelim. Tamam şimdi bugün haftanın en berbat günüydü.
Sınıfın içine geldiğimde çiseleyen sulu kar ile hafif ıslanmış şişme montumu çıkarıp bordo rengi okul lakosumu düzelterek kaloriferin yanında yerleştim. Kimse yoktu sınıfta ve çoğu öğrenci de sabahları kantinde olurdu.
Dolunay benden daha önce okula geldiği için etrafıma göz gezdirip aramama gerek bile kalmadan kendimi yanındaki sıraya attım.
"Günaydın."
"Gün daha aymadı ama, sana da günaydın yakışıklı." dedim Dolunay'a dönerek.
"Aydınlatırız." diyerek elini belime yerleştirip kafamı göğsüne bastırdı. Saçlarımı koklayıp küçük bir öpücük kondurduğunda içimde bir şeylerin uçuşa geçtiğini hissettim. Midemden geliyordu.
Bende kollarımı onun beline dolayarak daha çok yanına sırnaştım.
"Kedi gibisin aynı, mırıldansana." dediğinde kıkırdayarak geri çekildim.
"İstersen bir de kucağına çıkayım paşam?" diyerek yalandan sitem ettim. Yapabilse içine sokucaktı beni.
"İyi fikirmiş." anında bacaklarımı diz altından kavrayıp beni kucağına oturttu. Belindeki ellerim boynuna tırmanırken biri görücek korkusuyla kucağından inmek için debelenmeye başladım.
"Dolunay sınıfa biri gelse boku yeriz farkında mısın?" diye söylendiğimde beni dinlemiyormuş gibi yaparak elini kalçalarıma koyup okşamaya başladı. Kendimi kaybetmemek ve inlememek için içimden büyük bir savaş veriyordum ama diliyle boynumu yalamaya başlamasıyla ağzımdan küçük bir inilti çıktı.
"Bir şey olmaz." diyerek boynumu küçük küçük ısırmaya başlamasıyla bende kendimi kaptırmaya başlamıştım. Artık mantığım uçup gitmiş, doğru düşünememeye başlamıştım.
Ensesine yerleştirdiğim ellerimi, sarı, kıvırcık saçlarından geçirdim ve parmaklarımla çekiştirdim. Dolunay'ın bir eli belimde, diğer eli kalçamda okşarken, benimkisi ise saçlarındaydı.
Beni kucağına daha çok çekerek yan bir şekilde oturttuğunda, aletinin şişkinliğini altımda daha çok hissetmiştim. Dayanamayarak sürtündüm ve böylece ikimizin de inlemesine neden oldum.
Boynumdaki ısırıkları acıtacak dereceye geldiğinde saçlarında olan elimi Dolunay'ın aletine indirdim. Kumaş parçasından da hissettiğim büyüklüğünü avucuma alarak sıktım. Büyük bir inlemeyle kıpırdadığında gülümsememe engel olamamıştım.
"Keşke evde olsaydık." dedim bu şekilde diken üstünde yaptığımız küçük sevişmeden hoşnut kalamazken. Boynumdaki kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve ardından dudağıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Okuldan sonra benim eve geçebiliriz. İster misin?" diye bir teklifte bulunduğunda gülerek başımı aşağı yukarı salladım.
"Güzel, o zaman sizin eve uğramadan annene haber veririz. Merak etmesin boşuna seni."
Son kez boynumu ve dudağımı öptükten sonra beni diz altımdan ve belimden tuttuğu gibi tekrar kucağından indirerek sıraya oturttu. İkimizin de kalkmış aleti dikkat çekiyordu.
"Tuvalet?" diyerek sorduğunda onaylar bir biçimde, "Tuvalet." diye soludum ve kalkıp koşar adım tuvalete gittik.
* * *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buz mavisi • texting | gay
Ficção Adolescente[tamamlandı] • "O, buz mavisi gözlerinin beni ne kadar azdırdığını görmek ister misin?" • 250720 🌈