43

7.7K 525 153
                                    

Medya; Gökşin Derin • Dolunay

Dolunay

Nefes nefese tırmandığım duvardan paldır küldür atlayarak okuldan uzaklaşmak için koşmaya başladım. Ne sınıra dayanmış devamsızlığım ne de dersler umrumda değildi.

Öyle ki çantamı bile sınıfta bırakıp kaçmıştım okuldan. Merakım ve korkum o kadar ağır basmıştı ki şu an bütün her şey kafamdan uçup gitmişti. Aklıma en kötüsü gelmek zorunda mıydı hep, sadece uyuya kalmış olamaz mıydı?

Sonunda ciğerlerim gereğinden hızlı soluk alıp vermesinin sonucunda yorulup yavaşlamam gerektiğine dair sinyaller verirken, soğuk havanın etkisiyle ağzımdan çıkan buhar ve boğazımda atan kalbimi dinleyerek yavaşladım. Soğuk rüzgar sanki o an puştluk olsun diye yüzüme daha çok eserken gözlerimi kısmıştım.

Bir iki kez öksürerek yolunu ezberlediğim mahalleye ilerlerken burnum sızlıyordu ve ellerimi soğuktan hissedememeye başlamıştım.

O an burnumun ucuna düşen kar tanesi ile kafamı refleks olarak gökyüzüne kaldırıp bulutlu havaya baktım. Sonunda aralık ayının ortasında ilk kar yağmaya başlamıştı. Bunu düşünecek kadar bile umrumda değildi hava durumu.

Sonunda uzadıkça uzayan yolu bitirip o tanıdık bahçe kapısının önünde durduğumda gözlerim ikinci katın penceresine kaydı. Perdesi kapalıydı.
İçerde olmasını umarak kapıyı açıp içeri girdim. Zile basıp kulaklarımda ve evin içinde çalan melodiyi dinlerken dudaklarımı kemiriyordum. Kapı açılmayınca tekrar bastım ve bu sefer de elimle üç kez vurarak destek verdim.

Evde kimsenin olmadığını düşünmeye başlamıştım ki içerden gelen ayak sesleriyle beraber kapının açılmasını bekledim. Kilit sesiyle beraber kapı yavaşça aralandığında Nesrin anne meraklı gözlerle kapının kenarından bana baktı. Sonra beni gördüğünde şaşkın bir nidayla kapıyı biraz daha araladığında yüzüne ifadesiz bakıyordum.

"Dolunay? Bu saatte okulun yok muydu senin?" diye sorduğunda yalan söylemeye gerek bile duymadım.

"Evet ama Savaş'ı merak ettim. Mesaj atıp aradım ama açmadı. Bir şey mi oldu?" diye sordum merakla. Bunu dediğimde aklına, beni Savaş'ın yakın bir arkadaşı olarak değil de, bizzat sevgilisi olarak geldiğine emindim. Bunu saklamak zorunda olmadığım için mutlu olsamda önce Savaş'ı görmem lazımdı. Sonra beraber mutlu olurduk.

"Gel içeri, üşüme." diyerek kapının önünden çekildiğinde içeri girip ayakkabılarımı çıkardım. Önüme koyduğu ev terliklerini giyerek yürüdüğü salona bende peşinden gittim. Sonunda boğazını temizlediğinde ikimiz de koltuklara oturmuştuk bile.

"Dün biraz geç geldi. Ağlıyordu. Ne olduğunu soramadan başım ağrıyor uyuyacağım diyerek odasına çıktı. Peşinden gidip sordum ama inat etti söylememek için. Sabah da yanına gittiğimde ateşi çıkmıştı. Gitmek istemediğini söyledi okula bir şey demedim. İşten izin aldım bugünlük."
Durduğunda eğilip göz ucuyla kapıdan dışarı baktı. Sanırım Savaş'ın duyup duymayacağını kontrol ediyordu.

"Dolunay, neden dün Savaş eve ağlayarak geldi? Ve bir de alkol kokuyordu?"

Sonunda o can alıcı soruyu sorduğunda yutkundum. Yalan söylemek istemiyordum ama doğruyu söylersem de kırılacağını biliyordum.

"Biraz tartıştık. Çok önemli bir şey değil. Buraya da kendimi affettirmeye geldim." dedim ve ellerimi kucağımda birbirine kenetledim. Son sorusunu duymazlıktan gelmiştim ki çok da umursamamıştı.

"Yukarıda, odasında yatıyor. Çıkabilirsin."

Kafamı memnun bir ifadeyle sallayıp yüzüne tebessüm ettim. Ayağa kalkıp merdivenlere yöneldiğimde, "Dolunay." dediğinde arkamı dönerek Nesrin anneme baktım.

buz mavisi • texting | gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin