Bölüm 4 - Ihlamur Ağacının Altında -

248 69 2
                                    

Öğlen güneşi, ikisini de terletiyordu. Kalkıp yüzlerine su çarpmak bir çözüm olabilirdi belki ancak Catina da Raedan da mayışmışlardı ve yerlerinden kıpırdamak bile istemiyorlardı. Dip dibe oturmuş, güneşin, üzerinde ışık oyunları çevirdiği göleti izliyorlardı.

Raedan'ın gözleri suyun parlaklığını görse de düşünceleri karanlıktı. İki haftadır buradaydı ve yarası, iyileşiyor gibi görünmüyordu. Bu, prensi huzursuz etmeye başlamıştı zira gölgenin gücü sayesinde yaralarının hızla iyileşmesi gerekirdi ancak iki hafta olmuştu ve Raedan, hala rahatça hareket edebilecek kadar güçlü hissetmiyordu. Tüm bunlara artı olarak bir de açıklayamadığı bir şekilde bir şeylerin eksik olduğu hissine kapılmıştı.

Evi düşünmeden de edemiyordu. Abisini zor durumda bıraktığı için pişmandı. Yaralandığı için kendisini suçlayıp duruyordu. Tek dileği, Raedwald'a düşkün olan imparatorun, ağabeyine iyi davranmasıydı.

Bıkkınlıkla iç geçirdi. Ashelia prensi olmayı asla istememişti. Bu konumun getirdiği sorumluluklardan da ölesiye nefret ediyordu ancak babası, baskıcı ve otoriter kişiliği ile oğlunu görevlerini yerine getirmesi için onu ölesiye zorluyordu.

Can sıkıntısıyla yanında oturan kıza baktı. Catina'nın elleri durmaksızın çalışıyor, iğnesine kanaviçesini batırıp çıkarıyordu. Raedan, onun sıkılıp sıkılmadığını merak etti. Kendisinin böyle bir işle uğraşmak için kesinlikle sabrı yoktu.

"Hey," dedi, sıkıntıdan kıvranarak. "Benimle ilgilen."

Kız, yüzüne bakmadı bile. "Seninle ve yaranla sabah ilgilendim. Şimdi bunu bitirmem gerek."

O an Raedan'ın içinden kanaviçeyi çekip göle fırlatmak geldi ve rahatsızca kıza sokuldu. İlgi görmek istiyordu ancak Catina'nın ona istediğini vermeyeceğinin de farkındaydı.

"Senden başka kimsem yok," dedi yakınan bir sesle. "Lütfen biraz olsun konuş."

Catina durdu ve kanaviçesini kenara bırakıp sinirle ofladı. "Bu sabah ağabeyim Vlad, gölete gelmek istedi benimle ve ona bin bir yalan uydurmam gerekti. Ben hayatımda aileme yalan söylemedim. Senin yüzünden söylüyorum şimdi!"

Raedan, huzursuzca kıpırdandı. Bu bir sorundu işte. Kızın ağabeylerinin ya da babasının buraya gelmesi her an için mümkündü. Kafalarına esen her an buraya gelebilirlerdi ve Raedan saklanamazdı da. Özellikle Catina ile birlikteyken buraya gelmeleri, bir felakete yol açabilirdi.

"Gidebilirim," dedi huzursuzca. "Sana sorun çıkarmak istemem."

Catina gözlerini devirdi. "Yolda yığılıp kalırsın. Şanslıysan ıssız bir yerde olur bu. Yoksa köle tüccarları seni yakalar da soyluluğun bile kurtarmaz seni."

Raedan'ın yüzü düştü. "Saçmalama, köle tüccarları ellerini kollarını sallayarak gezemezler."

"Sen öyle san!"

Raedan, bunu bir fırsat olarak görüp kıza iyice sokuldu ve aniden onu gövdesiyle çimlerle kaplı toprağın arasına aldı. Catina'nın yeşil gözleri korkuyla dolarken kız kendini geri çekmeye çalıştı.

"Ashelia'yı benden daha iyi mi bileceksin?" diye sordu Raedan, eğlenerek. "Ne bilebilirsin ki?"

Catina derin bir nefes aldı ve sakin kalmaya çalıştı. "Sana yardımlarımın karşılığı bu mu?"

"Ne yaptım ki?"

"Beni hor görüyorsun!"

Raedan gülümsedi. Catina'nın gururu incinmiş olsa gerekti. Başını, yavaşça kızın kucağına koydu ve gülümsemeyi sürdürerek kıza baktı.

Beyaz ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin