Bölüm 7 - Sayrı -

541 123 65
                                    

İmparator Themound Aetius, oğlunun bir aydır kayıp olmasının endişesiyle çalışma odasında volta atıp duruyor, onu rahatsız etme cürrettini gösterenlere bir ejderhanın öfkesiyle karşılık veriyordu. General dahi içeri girme cesaretinde bulunamıyordu. Zaten imparator en çok da ona sinirliydi. Oğlunun yerini bir türlü bulamamıştı.

Her şey Raedwald'ın yalanlarıyla başlamıştı. Raedwald, kardeşinin av köşküne gideceğini söyleyip Raedan'ın saraydan çıkması için izin almış ve o günden beri küçük oğlunu gören kimse olmamıştı. Raedan'dan bir süre haber alamayınca imparator av köşkünden dönen bir subaya oğlunu görüp görmediğini sormuştu. Subay şaşırarak prense hiç rastlamadığını, köşkte görevli birkaç asker dışında kimsenin olmadığını söylemişti. İmparator bunun üzerine öfkeyle generali ve büyük oğlunu sorguya çekmişti. General bir şey bilmiyordu, Raedwald ise babasının baskıları ve kardeşinin söz verdiği zamanda dönmemesi üzerine Raedan'ın, Marian Ardelan'ı öldürmeye gittiğini itiraf etmişti.

İmparator, Raedwald'ın itirafından sonra küplere bindi. Oğlunun, basit bir suikastçı gibi adi bir politikacıyı öldürmeye gitmesini gururuna yediremiyordu. Oğlu geri dönünce ona sağlam bir ceza vermeye karar vermişti fakat prens geri dönmüyor, aramalar sonuçsuz kalıyordu. Raedan'ın gittiği yerin derebeyi, Marian Ardelan'ın öldüğünü ama suikastçının ortadan kaybolduğunu söylemişti. Bölgedeki aramalar sonuç vermemiş, prensin atı başıboş dolanırken bulunmuştu sadece.

Üçüncü haftanın sonunda imparator iyice kötüleşti. Merhume eşi Selene'in hayaleti geceleri kabuslarına geliyor, neden oğlunu bir kenara attığını, senelerce umursamadığını soruyordu. Theomund'un buna verebilecek bir cevabı yoktu. Cenaze kıyafetleriyle ve solgun, ölü görüntüsüyle karşısında duran eşine acıyla bakıyordu. Bu kabuslardan sonra daha da sinirli olmuş, uyuyamamaya başlamıştı. Oğlunu senelerce görmezden gelmenin pişmanlığı daha yeni vücudunu sarıyor, ne kadar geç kaldığını fark ettikçe daha da kötü oluyordu. Raedan'dan esirgediği hayatın telafisi yoktu.

Dördüncü hafta, imparator oğlunu sağ salim bulmak dışında hiçbir şey düşünmüyordu. Onu cezalandırmaktan dahi vazgeçmişti. Tek düşünebildiği ve istediği Raedan'ın bir an önce sağ salim eve dönmesiydi.

İki ay, altı gün sonra Aleksis Kalothetos çekinerek imparatorun çalışma odasının kapısını tıklattı ve içeri girdi. Theomund Aeitus elinde şarap kadehi ile dalgınca pencereden dışarıyı izliyordu. Kalothetos'un içeri girdiğini fark etmemişti.

"Majesteleri," dedi general, boğazını temizleyerek.

İmparator rahatsız edilmekten dolayı öfkelendi, sinirle ona döndü. "Sana beni rahatsız etme demedim mi?"

"Prensi bulduk."

Theomund, elindeki kadehi hızlıca pervaza koyup kapıya fırladı. "Nerde?"

General, imparatora yetişmeye çalışarak cevapladı, "Odasında. Odasından ses gelmeye başlayınca nöbetçiler kontrol etmişler. Prens yerde yatıyormuş ve..."

"Ve ne?" dedi imparator öfkeyle bağırarak. Aleksis'in aniden susmasına sinirlenmişti.

"Siz, kendi gözlerinizle görseniz daha iyi olur majesteleri."

İmparator eğer oğlunun odasına yaklaşmamış olsa generale bağırırdı ama oğlunun odasına girdiğinde onu unutmuştu bile. Raedan, yatakta bilinçsizce yatıyor, ağzını kaplayan siyah bir sıvı yastığına akıyordu. Hizmetçiler ağzını devamlı olarak silse de sıvı durmuyordu. Raedan'ın yüzü solgun, dudakları mosmordu. Yaşadığına inanmak güçtü.

Beyaz ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin