1.4

3.2K 368 180
                                    

Hayırlı sabahlar limonlu keklerim💜💮

Aşşırı mutluyum, umarım bu mutluluğum size de bulaşır.

İyi okumalar 🌸
Bomba bölüm vol2
•••
“Öldüren de O’dur, yaşatan da.”(Necm Suresi 44. Ayet)
•••
Yazarın anlatımından Devam
Melih bey, titreyen elleriyle kapının kolunu kavradı. Hafifçe aralayıp

"Sümeyye'm, gelebilir miyim?" İçi kıpır kıpırdı.

"Gel tabii ki, bende seni bekliyordum." Gülümseyerek girdi içeri. Eşini görünce, gözleri yine doldu, mutluluktan ağlıyorlardı, birlikte.

İki koca adım attı, eşinin baş ucuna gelince yavaşça eğildi, küçük bir öpücük bıraktı, alnına...

Tam o sırada kapı çaldı, hemşire küvez de minik kızlarını getirmişti. Melih bey aldı ilk kucağına,

"Kızım, babasının prensesi, hoşgeldin, iyi ki geldin, seni bize nasip eden Rabbime şükürler olsun." Bebeğin yüzünde ufacık bir tebessüm oluştu. Sümmeye hanım hem ağlayarak hem gülerek onları izliyordu.

Melih bey kafasını kaldırdı, göz göze geldiler, o an koskoca 5 yıl gözlerinin önünden geçti.

Ne çok beklemişlerdi, bu günleri değil mi? Doktora gitmekten yorulmuşlardır, kullandığı haplardan bünyesi zayıflamıştı. Peki değmiş miydi? Bu soruya cevabı kesınlikle evetti.

"Sümeyye'm kızımızın adı ne olsun?"

Biraz düşündü, Sümeyye hanım. Kızına hayırlı bir isim vermek istiyordu. Bir an aklına gelen şeyle eşine döndü.

"Melih, bugün 15 Mayıstı değil mi?"

"Evet Sümeyye'm 15 Mayıs"

"Bugün, Filistin mücadelesenin başlamasının 73. Yılı, Mescid-i Aksa, İslâm'ın ilk kıblesi, Peygamber Efendimiz'in Miraç'a yükseldiği o kutlu mescidin adı, Aksa olsun mu kızımızın ismi?"

"Olsun, bizim Aksamız olsun, direnişin, umudun, cesaretin, İslâm'ın simgesi olsun."

Ezân okundu kulağına, minik Aksa'nın. Allah ile arasında dua bağları kuruldu...

Üç ay sonra...
Aylardan Ağustos..
Hava ateş sıcağı gibi...
Ama o gece farklıydı, hava sıcaktı fakat bardaktan dökercesine yağmur vardı...

Bir gök gürültüsü daha duyuldu, içi titredi Sümeyye hanımın.

O gün gök bile ağlıyordu...

Annesi yatmadan önce son kez emzirdi... Kızının, güzel yüzüne baktı. O an içinden geçen ninniyi mırıldandı.

Bebeğin beşiği çamdan

Yuvarlandı, düştü damdan

Bey babası gelir Şam'dan

Nenni nenni, nenni nenni

Nenni bebek oy...

Hissetti birşeyler olacaktı, yavaşça başını kızının boynuna gömdü, derince kokusunu çekti içine, sessizce aktı gözyaşları...

Melih bey karısında ki duygusallığı farketmişti, lohusalığına vermişti. Normaldi bu zamanlar böyle olması, diye avutmaya çalıştı, kendisini.

Sümeyye hanım, gözyaşlarını sildi. Kızını yerine yatırdı. Kendi de uzandı yavaşça.

"Allah'ım sen hakkımızda hayırlısını nasip eyle" diye mırıldandı. Kendini çeken uykuya teslim olurken...

Saat 03.55 suları...
Aksa'nın ağlama sesleriyle açtı gözlerini Sümeyye hanım. Kapının yanında ki beşik alev alıyordu. Olayı kavrayamazken koştu aldı bebeğini.

Kapıyı açmasıyla yüzünü yalayıp geçen sıcaklıkla kapattı, geri. Nefes almakta zorluk çekiyordu.

"Melih" diye haykırdı. Melih bey uyanmasıyla "yanıyoruz" diye fısıldadı.

Şok olmanın sırası değildi. Mantıklı düşünmek zorundaydı, Melih bey. Öncelikle koca gardırobu, eşiyle sürükleye sürükleye kapının önüne getirdi. Bu onlara zaman kazandıracaktı.

"Telefonlar nerede?"

"Hepsi salonda" çaresizlerdi. İkisi de, kızlarını düşünüyordu.

Camı açtı aşağıya baktı. Beşinci katta oturuyorlardı. Boğazı yırtılırcasına bağırdı.

"Kimse yok mu? Yardım edin..." Kimse geçmiyordu sokaktan. Çöktü, dizlerinin üstüne, eline gelen ilk şeyle olağanca gücüyle vurdu, yere.

"Melih, dur yapacak birşey yok. Aksa, Aksa'yı kurtarmamız lazım."

Sıkıca sardılar battaniyeye sol kolunu dışarda bıraktılar, yanık izleri vardı. Küçük bedenini, önce Melih bey aldı kucağına, öptü, kokladı, hıçkıra hıçkıra ağladı boynunda, kızının kokusunu solurken...

Ölümden korkmuyordu, sadece kızına doyamamıştı ki daha...

Sonra Sümeyyesine verdi, anneydi o anne, dışardaki yangının çok daha büyüğü vardı onun içinde... Aldı kızını kucağına

"Annem, minik Aksa'm. Özür dilerim kızım. Sen bizim umudumuzsun, cesaretli ol , eğer ilerde birisi sana bunları anlatırsa üzülme, babanla ben seni Cennet'ten izleyeceğiz. Eminim, seninle gurur duyacağım ben. Benim minik kızım, büyüyecek, başkalarının umudu olacak, biliyorum." Yangın giderek gardırobu aşıyordu. Karısının omzuna dokundu yavaşça, anlamıştı Sümeyye hanım ayrılık vaktiydi...

Son kez "seni seviyorum kızım, Rabbime emanet ol" diye fısıldadı, kulağına...

Pusete koydular, minik bedeni. Pusetin koluna çarşıfı bağlayıp aşağı doğru kontrollü bir şekilde indirdiler.

Melih bey etrafına baktı, artık nefesleri yetmiyordu. Son kez haykırdı, duyulmadı...

"Hadi, namaz kılalım." diye fikir attı ortaya.

Sonra eşinin yanına gitti, şefkatli elleriyle karısının yanaklarını kavradı.

"Sümeyye, Sümeyye'm ben seni çok sevdim güzel gözlüm. Eğer sana karşı bir hatam, kusurum olduysa affet beni, ben senden razıyım güzel gözlüm." Yanakları ıslandı Sümeyye hanımın.

"Bende çok sevdim seni, senden nasıl razı olmam ki, beş yıl çocuğumuz olmadı benim yüzümden, tek bir gün kendimi kötü hissedecek birşey yapmadın. Hep hoş tuttun gönlümü, ben senden razıyım, Rabbim'de senden razı olsun."

Duvardan teyemmüm aldılar. Seccadelerini serdiler. Allahûekber, dedikleri an, ne yangını hatırladılar, ne az sonra ölecekleri gerçeğini. Zaten öyle değil miydi? Tekbir aldığın an dünya hayatını unutman, sadece Allah'ı düşünmen gerekmez miydi?

Secdeye gittiler ve tam o sırada ikisinin de ruhu teslim oldu. Herkes onları yangında öldü, sandı. Ama bilmiyorlardı, Nasıl yaşarsan öyle ölürsündü.

Onlar birbirlerinden, Rabbleri onlardan razıydı...

Aylardan Ağustos...
Bir bebeğin kalbi ateş sıcağı gibi...
•••
:')
Ben böyle sahnelerden sonra konuşamıyorum o yüzden konuşmayı size bıraktım

Rabbime emanet olun ♥️

Kardelen Çiçeği (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin