3. Bölüm : Korkuyorum..
"Anlatamam çünkü onları öldürdüğü gibi sizi de öldürür..."-Efsun'un anlatımıyla-
Gözlerimi yeni güne açışımın ardından, burnuma gelen koku ile üzerimdeki sersemliği atmaya çalışarak yatakta doğruldum. Sırtımı yatağın başlığına yasladığımda yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovuştururken hâlen daha burnuma gelen kokuyla merak duygularım tetiklenince bakmak için ayağa kalktım. Gözüm, anlık olarak odamda bulunan boydan aynadan yansımama kaydığında, dağılan saçlarıma fark ettim. Tokayı saçımdan çıkartıp kafamı öne eğerek saçlarımı topladıktan sonra tekrardan görüş açıma yansımamı aldım, ardından memnun kaldığımda gülümseyerek odadan çıktım.
Resmen, ben de meraklar uyandıran kokuyu takiplediğimde son durağım mutfak olmuştu. Ağır adımlarımı hızlandırıp içeri girdiğimde gördüğüm manzara ile duraksadım. Eşim Yaman kahvaltı hazırlıyordu. Genelde, polis olmasından dolayı hep işi çıkardı ve ben tek başıma kahvaltı yapmak zorunda kalırdım. Büyük bir memnuniyetle, hem de kahvaltı hazırlamamanın verdiği yükten kurtulmuşcasına rahat bir nefes alarak yanına adımladım. Vardığımda ise yaklaşıp kollarımı beline sardım. Aniden sarılmama irkilmiş olsa da ellerinin ellerimi sardığını hissettim.
"Günaydın, seni görmeyeli uzun zaman oldu." dedim kinayeli bir şekilde. Gülerken bana dönmesiyle, sırtına dayalı yanağım artık göğsüne denk gelmişti. Duyduğum kalp atışlarına karşılık gülümsedim. Kendimi güvende hissediyordum. Onun kalp atışları bile bana dört duvarlı, bir çatılı evin güvenini sağlayacak kadar güçlüydü.
"Kendimi özlettirmeyi severim." diye kinayeli cümleme, kinayeli bir yanıt verdi. Kendimi tutamayıp kıkırdadım.
"Özlemeyi sevmem." dedim anında yanıt olarak. Gözlerini kıstı, eli yanağımı buldu ve küçük çocuğunu azarlamak isteyip kıyamayan baba gibi yanağımı sıkıp gözleriyle beni uyardı.
"Hastalarının üzerinde kurduğun psikolojiyi benim üzerimde kurma!" Gülüşlerimiz mutfağı doldururken burnuma bu sefer oldukça kötü gelen kokuyla beraber bakışlarımı tezgaha indirdim. Yanan ekmeleri görmemle hemen makineyi fişten çekerek sanki patlayacakmış gibi geri çekildim. Tabi, kendimle beraber Yaman'ı da yanıma çekmiş, oradan uzaklaştırmıştım. Tüm odağım tost makinesinde iken korkum yüzünden hızlanan kalbimi tutuyordum.
"Sadece ekmekler yandı, sakin ol. Yangın çıkmadı!" dedi gülerek. Ona karşılık somurturken kollarımı göğsümde birleştirdim. O ise yaklaşıp yanan ekmekleri alarak kenara bırakmış, hava alması için mutfağın camını açmıştı. Normalde böyle şeylere bu kadar abartılı tepkiler verecek biri değildim. Ama Yaman tanıdık bir polis memuru olduğu için düşmanları da illa ki vardı. En son, evimiz tarandıktan beridir kendimi her türlü şeye karşı korur olmuştum. Travma olarak ben de kalmıştı sanırım... Yaman ise çaktırmayıp her seferinde şakayla karışık beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
İyice acıktığımı hissettiğimde ilerleyip masaya oturdum. Yaman yanan ekmeklerin yerine yenilerini çıkartmış tost yaparken ben ise masada olanlardan atıştırmaya başlamıştım. "Boş ver onları, bunlar yeter de artar bize." dedim ve ekledim. "Hadi, aniden yine çağırırlar yiyemeden gidersin sonra." Kafa sallayarak onayladığında makineyi fişten çekerek ekmekleri üzerinden almış, ardından yanıma gelip karşıma oturmuştu. Yemeğe başlayacağı sırada ekmek uzatmamı isteyince önümde bulunan ekmek sepetinin ağzını açmıştım fakat ekmek kalmamıştı. Son ekmekleri de zaten yakmıştı. Bakışlarımı ona kaldırdığımda durumu anlamış olacak ki ayaklanıp 5 dakikaya geleceğini söyleyerek evden çıkmıştı. Ben ise onsuz yemek istemediğim için geriye yaslanarak onu beklemeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yüzlü.
Teen Fiction"Gecenin karanlığında, benliğimi bulmaya çalışıyordum. Aynada kendime bakındım, kimdim ben? Ne için yaşıyordum? Soluk nefeslerle akmakta olan gözyaşlarımı sildim. Yavaş adımlarla fazlasıyla dağılmış olan odamda ilerlemeye başladım. Odamın penceresin...