Sekizinci Bölüm

6.8K 446 206
                                    

(Medya, Ava Max - So Am I)

İyi okumalar ❤️

Onunla tanışmadan önce, lise zamanlarımda sevgililerim olmuştu. Sayıları çok değildi hatta iki ya da üç taneydi, üzerinden geçen yıllar bunu hatırlamamı zorlaştırıyordu. Zaten konu da kaç tane oldukları değildi. Nasıl olduklarıydı.

Hatırladığım kadarıyla lisenin ilk senesi son sınıflardan biriyle birkaç hafta takılmıştık, yaşça benden büyük olması, okulda belli bir tanınmışlığının olması ve olgun duruşu beni etkilemişti. Daha sonra lisenin üçüncü sınıfında bir arkadaşımın abisi ile sevgili olmuştum. Benden altı yaş büyüktü. Ondan gerçekten hoşlandığımı hala daha hatırlıyorum. Sakallı suratı, uzun boyu ile karizmatik biriydi. İşinde gücündeydi, çocukça şeylere bulaşmazdı. Onunla olduğumuzda sakin bir kafeye, tarihi bir filme ya da sanat müzelerine giderdik. Kriz anlarında çok üretkendi, tecrübeliydi ve her sorunu çözebilecekmiş gibi gelirdi. Ayrıldığımızda, bu onun çalışmak için yurt dışına çıkması ile olmuştu, gerçekten üzülmüştüm. Onu sevgili değil de idol gibi görüyordum. Sanki yıllar sonra olmak istediğim kişi gibiydi. Yüzüne bakmayı severdim, onunla zaman geçirmeyi severdim.

Demek istediğim herkesin bir tipi varsa benim tipim kesinlikle olgun erkeklerdi. Karizmatik ve ne yaptığını bilen tiplerdi. Her zaman olgun bir kişiliğim olmuştu bu yüzden yaşıtım erkeklere bir kere bile dönüp bakmazdım. Çünkü biliyordum, yürümezdi. Sanırım hayat bana en büyük kazığını bu konuda atmıştı.

Biraz ilerideki oyun makinesine kaçıncı bozuk parayı attığını sayamadığım beden düşüncelerime gülmeme sebep olmuştu. Liam ne benden büyük, ne benimle yaşıt ne de olgun bir kişiliğe sahipti. Her şeyime tersti, öyle bir terslikti ki bu 180 derce dönmüştü tüm doğrularım. Ona bakarken nasıl hayran kaldığımı, yüzünün her karşında neden gözlerimi böylesine gezdirdiğimi ya da neden onu ezberlercesine sevdiğimi anlayamıyordum bazen. O öyle bir şeydi ki bakarken diğerleri ile sadece zamanımı harcadığımı, ideal tipimin sadece onu görene kadar ideal tipim olduğunu fark etmiştim.

Kendinizden yaşça küçük hemde yıllara ve daha uzun yıllara tekabül eden bu yaş küçüklüğü kabul etmesi kolay bir şey değildi. Bundan daha zoru ise kabul etmemekti. Hem onu kabul etmemek olur muydu?

"Liam, gidelim mi artık?"

Makinenin kolunu dikkatle istediği oyuncağın üstüne getirip butona bastığında ve mekanik kol bugün belkide yirminci defa oyuncağı almadığında kaşlarını çatarak bana döndü.

"Ya niye dikkatimi dağıtıyorsun?"

Bu tavrına gözlerini devirip elim ile saçma oyuncak makinesini gösterdim.

"Yarım saattir şundan bir şeyler kapmanı bekliyorum ama daha fazla beklemeyeceğim. Geliyorsan gel."

Onu beklemeden arkamı döndüğümde kafamı bu yaptığını desteklemediğimi belirtircesine iki yana sallamıştım. Ona tapıyor dahi olabilirdim ama daha fazla saçma bir işle uğraşmasını izlemeyecektim. Zaten yapabildiği de yoktu ve bu yüzden inat etmişti.

" Valery, beklesene."

Umursamadan cadde boyu ilerlemeye devam ettiğimde koşar adımlarını duymuştum.

"Geldim."

Yanıma koşarak gelip tam kolu omzuma değer yakınlıkta soluk soluğa durduğunda kafamı yukarıya kaldırıp kızarmış yüzüne baktım.

"Aferin. Boş işleri bitirdiğimize göre senin için bir şeyler alalım."

Kafamla önünde durulduğumuz kıyafet mağazasını gösterdiğimde oraya bakmış ve kaşlarını çatarak bana geri dönmüştü. İtiraz edeceğini anladığımda elimi kaldırarak konuşmasını engelledim.

My Little AlphaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin