3. İDDİA: Hani dinde zorlama yoktu 🤔

24 8 5
                                    

AYET: "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır."(BAKARA/256)
HADİS: “Dinini değiştireni öldürün.”(Nesai 7-8/14; Buhari 12/1883)

İZÂH: Tebliğ ne şerefli peygamber mesleğidir, Resulullah(s.a.v) ki ömrünü İslâm’ı adamış şanlı bir elçidir. Hatta o kadar ki kendini bu yolda paralamış kendisine ayet-i kerime inzal olmuştur; "Onlar îman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın." (ŞUARA/3) 

"Dinin en önemli iki unsuru olan “iman ve amel” zorlamayla olmayacağına göre “Dinde zorlama yoktur, insan zorla mümin ve dindar olamaz” cümlesi, tabiatta câri ilâhî kanunlar gibi kevnî bir gerçeği ifade etmektedir. Arkadan gelen ve bu cümlenin gerekçesi mahiyetinde olan “Çünkü doğru eğriden apaçık ayrılmıştır” ifadesi, bu kaidenin aynı zamanda bir dinî kural ve hüküm olduğunun karînesini teşkil etmektedir. Bu iki mânayı birleştirerek âyeti şöyle açıklamak mümkündür: Zorla imanın ve dindarlığın olmayacağı ilâhî bir kanundur. Şu halde siz de insanları belli bir dine inansınlar diye zorlamayınız. Allah Teâlâ’nın insanlara verdiği akıl, hem kendine hem de onu taşıyan vücuda ve yakından uzağa çevresine bakarak, peygamberlerin gösterdikleri mucizeler ve getirip tebliğ ettikleri vahiy üzerinde düşünerek hak dini, doğru yolu bâtıl dinden ve eğri yoldan ayırabilir; yani ayetler ve açıklamalar sayesinde hakkı bâtıldan ayırmak kolay hale gelmiş olur. Ortada karışık veya zorlama ile giderilecek bir durum yoktur. Doğru yolu bulan, hak dine inanan, “nefis, şeytan, şehvet, hırs ve sahte tanrılar” gibi eğri yolun, sapkınlık ve şaşkınlığın rehberlerini reddeden müminler, sarsılarak ilerleyen arabaya veya dalgalar üzerinde ine çıka ilerleyen bir gemiye benzeyen bu hayatta, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa sarılmışlardır. Düşmezler, sağa sola savrulmazlar; bu kulp sayesinde yerlerini, istikrarlarını, sağlıklarını korurlar ve vazifelerini yerine getirerek yollarına (imtihan ve tekâmül yolculuğuna) devam ederler."(Kur’an Yolu Tefsiri, cilt 1, sayfa 402) 

Bizim anlamada ve ayırmada büyük eksikliklerimiz var. Bu zorlama dini seçenlere hitap eden bir ayet-i kerimedir. Yani bir teşbih ile anlatılacak olunursa herkesin bir meslek seçme hakkı vardır. Fakat bilmemiz gereken bir şey vardır ki girdiğin her dairenin kişilere yüklediği birer vazifesi ve ortamın kuralları vardır. İslâm dairesi için de bu böyledir. Fakat bu daireye muhalif hareket etmek, hatta bir daireye cephe alacak bir tavır sergilemek resmen bir ihanet göstergesidir. Burada ayet ve hadisi anlamada da, bahsettikleri hususları ayırmada da dikkatli olmak gerektir. 

"İrtidat dinden dönme demektir. Buna göre mürted ise, daha önce inandığı bütün mukaddesâtı inkâr eden insandır. Ve bu insan bir bakıma Müslümanlara ihanet etmiştir. Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet edebilir. Onun için de bazılarına göre "mürtedin hayat hakkı yoktur." Ancak fıkıh âlimlerinin sistematize ettiği şekle göre, mürted hangi meseleden dolayı irtidat ettiyse, evvelâ ona o mesele en ince teferruatına kadar anlatılıp izah edilecektir. Belli bir süre takibe alınarak, takıldığı hususlarda iknaya çalışılacaktır. Bütün bunların fayda vermediği zaman da artık o insan İslâm bünyesinde bir ur ve çıban başı olduğu tebeyyün edince de ona göre muamele yapılacaktır."( Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasâme, 25; Serahsî, Mebsut, 10/98; Kâsânî, Bedaîü’s-Sanaî, 7/134.)

Bir akde muhâlefetin cezasıdır. Ve tamamen sistemin muhafazasıyla alâkalıdır. Devlet, belli bir sistemle idare edilir. Her ferdin hevesi esas alınacak olursa devlet idaresinden söz etmek mümkün olmaz. Onun içindir ki bütün Müslümanların hukukunu muhafaza bakımından, İslâm, mürtede hayat hakkı tanımamıştır. “... bir Müslüman başkasına benzemez. Dini terkedip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir müslim; dalalet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.”(Emirdağ-1, sayfa 21) 

Ehl-i iman ve ehl-i küfür birer cephedir ve her vakit harp hâlindedir. Bunu yumuşak koltuğunda oturup keyfine bakan kimselerin fark etmesi zordur. Halbuki her gün nice gönle iman girip yeşermekle, nice gönülden de iman çıkmakla solup gitmektedir. Böyle bir durumda kendi cephesinden çıkma cüretinde olan vatana ihanetten daha büyük bir suç işlemiş demektir! Vatana hainliğin cezası infazdır, iman dairesinden çıkmaya kararlı kimsenin cezası katlidir. Böyle bir hükmün modernlistlik adına yumuşatılmaya lüzumu yoktur! Ayrıca böyle kimselerin yahut küfür cephesindekilerin katli hususunda mektubun başındaki ayet-i kerimelere bakınca bunun Kur’an’dan gelen bir emir olduğu, bunu anlamak gerektiği ve aslında hadisler ile ayetlerin nasıl muntazam bir ilişki ve bütünlük içinde olduğunu fark etmek gerektir.

Sahih Hadisler Kur'an İle Çelişiyor İddialarına CevaplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin