10. İDDİA: Cidden Rahmet Peygamberi(s.a.v) mi?

11 8 8
                                    

AYET: "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere  rahmet olarak gönderdik."(ENBİYÂ/107)
HADİS: "Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini oydu, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.”(Buhari Tıp5/1, Hanbel 3/107,163)

İZÂH: Bu hadis ile ayet-i kerimeyi birbiri ile karşılaştıran mealciler ve hadis tenkitçileri karın ağrılarını şöyle dile getiriyorlar; "Kuran, Peygamberimizi “âlemlere rahmet” olarak tanıtmaktadır. Peygamberimiz ancak karşı taraf kendisine saldırınca savunma amaçlı savaşlar yapmış ve hayatını Kuran’ın emirleri doğrultusunda affedici ve merhametli olarak geçirmiştir. Oysa bu ve benzeri hadislerde anlatıldığı gibi gözleri oymak, çölde susuz ölüme terk etmek nasıl “âlemlere rahmet” Peygamber ile bağdaşır? Kendi yaptıkları canilikleri hoş göstermek için bu hadisi uyduranlar, Peygamberimiz’i zalimmiş gibi gösterip, Peygamberimiz’e hakaret etmiş oluyorlar." 

Hadise baktığımızda eksik kısımlar, açıklanmayanlar, hatta kendilerinden eklemeler mevcuttur! Açıkçası sahih bir hadis- şerif üzerinde biraz çalışılmış titiz bir nifak hâline getirilmiştir!! Öncelikle hadis metninin tamamını ve doğrusunu okuyalım;
"Hz. Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hz. Peygamber (a.s.m)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hz. Peygamber (a.s.m), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütünden ve idrarından içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet develerin süt ve idrarından içtiler ve sağlıklarına kavuştular. Derken, çobanları öldürüp develeri önlerine katıp götürdüler. Olaydan haberdar olan Hz. Peygamber (a.s.m) birkaç adam peşlerine taktı ve nihayet onları bir yerde yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber (a.s.m) onlara hakkettikleri ağır bir cezayı tatbik etti. Ellerini, ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti ve güneşin altında ölüme terk etti..."( Buharî, Vudu, 66; Tıp,5- 6; Diyat, 22; Müslim, Kasame, 9-11; Ahmed b. Hanbel III/107,163; Ebu Davud, Hudud,3; Tirmizi, Taharet, 55, Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8-9) 

Tenkit edilecek meselelerde izahlar;
■ Deve idrarı içme meselesi insana çağdışı gelmesin, hele ki serum alan herkesin damarında at beygiri kanı bulunur iken. Nasıl ki seruma belli bir ölçekte konuluyor, Resulullah(s.a.v) de deve idrarını tasa koyup da içmekten bahsetmiyor ki bazı cahiller gibi ekran başında deve idrarı dolu kavanoz sunulsun! Nebi (s.a.v) deve idrarından belli bir ölçek deve sütüne karıştırılarak âdeta bir ilaç reçetesi sunuyor. Her deve olmayıp da İbn Sina’ya göre, bunlar arasında idrarı en faydalı olan, havası enfes olan Arap badiyelerinde otlayan develerdir. (bk. İbn Kayyım, Zadu’l-Mead, IV/47-48)  Bununla beraber, develerin süt ve idrarlarında değişik hastalıklara şifa özelliğine sahip unsurlar bulunduğuna dair ilmî çalışmalar da söz konusudur. Doktorlar, bunların cilt hastalıklarına, bazı iç hastalıklara faydalı olduğunun tecrübeyle anlaşıldığını söylemektedir. (bk. Mecelletu’d-Dave, Nisan, 1425/2004; sayı:1938) Bunu sümme haşa Peygamberimiz’de (s.a.v) cahillik olarak görenler, hadisin devamında da geçen “... sağlığına kavuştular.” denilmesi ile tıp ilminde dâhi ilahi bir emir ve ilim aldığı, hatta Resulullah’ın (s.a.v) ilahi bir lütuf olarak bize sunduğu engin teşhis, eczacılık, tıp, cerrahi hususlardaki hadis-i şerifleri “Tıbb’un Nebevi” adı altında İmam İbn Kayyum El-Cevziyye tarafından kitap neşredilmiş, o ilim hazinesinden faydalanan nice kimseler elhamdülillah şifa bulmuşlardır. 

■ Su verilmeme hadisesine gelecek olur isek, hadis metinlerinde böyle bir detay bilgi yer almamaktadır. Yalnız  bazı rivayetlerde (Buharî, Vudu, 66) “Su istiyorlardı, fakat su verilmiyordu.” mealinde bir ifade yer almaktadır ki, engelleyenin kimliği hakkında bir açıklık yoktur. İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, bu katillere su içiminin engellenmesini Hz. Peygambere (a.s.m) mal etmek için ortada hiçbir ifade ve delil yoktur. “Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” demek, açık bir iftira ve konuyu çarpıtmanın ayrı bir örneğidir. 

■  Verilen ceza hususunda hadis metinlerindeki bilgiler kırpılarak böyle tahripkâr edilmiş metinler önümüze sunulduğunda rahmet damarımız kabarabilir lâkin bakış açımızı değiştirecek şu ek bilgiler ile aslında ne kadar esaslı ve hak bir ceza verildiği de ortadadır. 

Verilen ceza, ağır olmamakla beraber, canilerin hakkettiği bir ceza olarak adaletin ta kendisidir. Çünkü onlar;
a. Müslüman olduktan sonra dinden dönmüş,  bir / veya birkaç çobanı öldürmüşlerdir.
b. Çobanların gözlerine mil çektikleri için kısas olarak aynı cezaya çarptırılmışlardır.
c. Süt ve idrarlarından istifade ettikleri ve şifa buldukları develeri gasp ettikleri /yol kesicilik yaptıkları, devlete isyan ettikleri, bozgunculuk çıkardıkları ve bu davranışlarıyla Allah ve Resulü (asm)’e karşı savaş açtıkları için el-ayak kesme cezasına çarptırılmışlardır. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X/141-143; XII/230-243).

Bazı rivayetlere göre katiller güneşin altında ölüme terk edilmeyip asılmıştır. (bk. Nesaî, a.g.e)  Ayrıca Kur’an ile bu hadis-i şerifi çelişkili(!) gören Kur’an mealcileri yine bir ayet-i kerimeyi göz ardı ederek resmen bakar kör bir hâl takınıyorlar; "Allah ve Resûlüne karşı savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir, âhirette ise onlara büyük bir azap vardır.”(MÂİDE/33)  

Ya ellerindeki mealleri en azından doğru okuyup düşünsünler yahut da bu nifak ve fitneleri ile Cehennem’de daha derin katlara sebebiyet veren bu hâllerini münafıklığa götürmesinler! Bunu ben demiyorum, madem sözüm de göz ardı edilip hâlâ "Bize Kur’an yeter," diye ağızlarına bir tekerleme laf edinmişler, bu inandıklarını iddia ettikleri Kur’an’ın şu ilahi ikazlarını da o hâlde kuruyan dilleri zikir edinerek azıcık yaşlanıp yeşertsinler!!! 

"Muhakkak ki, biz gerçekleri açıklayan ayetler indirdik. Allah, dilediğini dosdoğru yola iletir. "Niceleri: ‘Biz Allah’a ve peygambere inandık ve itâat ettik.’ derler de sonra  içlerinden bir grup buna rağmen arkalarını dönerler. İşte bunlar mümin değillerdir." "Aralarında hükmetmesi için Allah’ın ve peygamberinin hükmüne davet edildikleri zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir kısmı  yüz çeviriyor." "Ama hüküm kendi lehlerine gözükmeye görsün, tam bir itâat içinde koşa, koşa gelirler."
"Bunların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa imanda şüpheye mi düştüler? Yahut Allah’ın ve peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı endişe ediyorlar? Doğrusu, onlar zâlimlerin tâ kendileridir."
"Aralarında hükmetmesi için, Allah’a  ve Resulüne davet edildikleri vakit, müminlerin söyledikleri tek söz; “Baş üstüne; işittik ve itâat ettik.” demek olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır."(NÛR/46-51)

Sahih Hadisler Kur'an İle Çelişiyor İddialarına CevaplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin