P2| BÖLÜM 19

60 39 22
                                    

Bölüm Şarkısı~ Sezen Aksu - Küçüğüm  

Yakamoz'dan.

Bir rüzgar esti evin açık olan kapısından. Yakamoz havanın serinliği karşısında irkildi. Soğuk ona her zaman yaşadığını hatırlatıyordu. Evin giriş kapısından sol ayağı ile bir adım attı. Tedirginlik bütün vücudunu ele geçirmişti ancak sakin kalmaya çalışıyordu.

"Anne." yutkunduktan sonra söylemeye hasret kaldığı o kelimeyi söyledi. "Baba." 

Geniş koridora geldiğinde adımları durdu, gözleri yerdeki kana benzer lekeyi gördüğünde bedeni hiçbir tepki veremiyordu dışarıya karşı. 

"Anne." dedi yeniden. Karşısında salona açılan bir kapı vardı ancak göreceklerinden korktuğu için kafasını kaldıramıyordu bile. Koridorun beyaz ışığı bütün evi aydınlatmaya yeterli gibiydi, cesaretini topladı ve derin bir iç çekti.

"Baba, ses verin ne olur-" 

Bir kere daha yutkundu, aldığı nefes burnunu yaktığı için nefesini tuttu. Gözleri öyle çaresizce karşısını izliyordu. Babası salonun beyaz kapısının önünde yerde boğazından aktığını düşündüğü kanlarla beraber yatıyordu. Gözleri babasının birkaç metre arkasında, gri tonlarında bulunan koltukta kanlar içerisinde yatan annesine kaydı. Annesinin üzeri kırmızıya bürünmüşken oraya doğru bir adım attı.

"Kalk." dedi birkaç adım daha atarak. Gözleri annesinden ayaklarının dibinde olan babasına döndü.

"Baba kalksana!" dizlerinin üstüne çöktü.

"Ben daha senden hesap sormadım ki! Baba biz sarılıp barışacaktık. Kalk yem-" gözlerinden süzülen birkaç yaşı sildi elinin tersiyle. Burnunu çekti ve ellerini babasının üstüne koydu.

"Yemin ediyorum affedeceğim seni." Kalkmadı. Saçlarına kır düşmüş, günahlarının bedelini çocuğunu kendinden ayrı tutarak ödeyen bu adam gözlerini açmadı. Yakamoz'un ağzından kısa bir haykırış döküldü. Kana bulaşan ellerini umursamadan yüzüne götürdü. Saçlarını çekiştirdi, kulağını çekti, yanağının içini ısırdı. Gerçekti, bunların hepsi yaşanıyordu.

Ellerini zemine koyarak babasının üzerinden geçti. Dizlerinin üzerinde sürünerek annesinin yanına geldiğinde nefesini tutmuştu. Kalbinde bulunan çaresizlik onu yiyip bitiriyordu. Kemiklerinin hepsi kırılmış, alkol dolu midesine yanan bir kibriti atmış gibi hissediyordu.

"Annem."

"Ama anne..."

"Ben sana söylemiştim!"

Hıçkırarak ağlamaya başladığında elleriyle kadının turuncu saçlarını okşadı.

"Kırmızı yakışmıyor ya sana. Saçların kızıl diye hani." 

"Kalk o yüzden."

"Üstünü değiştirelim."

Kalkmadı. Yakamoz çileden çıkmıştı. Gördüklerini algılayamıyor ve inatla kalkmalarını söylüyordu.

"Kalksana! Beni görmek için hani canını bile verirdin."

"Ah anne."

"O yüzden mi yatıyorsun karşımda."

Acıyan dizleriyle yüzünü buruşturdu. Kalçasının üzerine bıraktı vücudunu. Bacaklarını kendine doğru çekti ve elleriyle yüzünü kapattı. Bağırmaya başlamasının üstüne dış kapının kapanma sesi duyuldu.

"Küçüğüm ben daha!" 

"Anne-e!"

Kapattığı yaşlı gözlerini salon kapısından içeriye bakan kişiye çevirdi. Derya elleriyle ağzını kapatmış bir şekilde içeriyi inceliyordu.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin