P1| BÖLÜM 7

234 179 337
                                    

Siz: Bana söz vermiştin değil mi?

Siz: Ben ameliyattan eskisi gibi çıkmazsam eğer hayatını yaşayacaktın.

Siz: Neden sözünü tutmadın Yakamoz?

Sağ elim ile sol kolumdaki kanların akışını durdurmaya çalışırken acıyla karışık bir inilti çıkardım. Sanki bu kesik odada durduğum her saniye daha da çok kanıyor, daha çok açılıyordu. Telefonumun titreşimi ile bulunduğum yerden kapıya doğru biraz daha ittirdim vücudumu.

Siz: Ölecek olsam bile seni sevmeye devam edeceğim. Sözümü tutamazsam beni affet.

Çocukluğum: Ne sözü Derya!

Çocukluğum: Oradan çıkman lazım.

Çocukluğum: Kaç dakikadır oradasın? Kapıyı Rüzgar'ın aynı kartla açması için süre lazım.

Siz: 35 dakika sanırım.

Yazdım titreyen elimle.

Çocukluğum: Kapıya vur Rüzgar şimdi açabilir.

Çocukluğum: Acele et!

Siz: Kanım her geçen saniye taşa çekiliyor gibi hissediyorum.

Siz: Kapıya vuramam.

Çocukluğum: Mesaj yazarak lütfen yorma kendini. Yapman lazım Derya. Taş kana reaksiyon gösteriyor.

"Derya!" Rüzgar'ın gelen boğuk sesi ile biraz daha ittirdim kendimi. Ayağım aşırı acıdığı için ayakta durmam beni çok zorlayacaktı. Duvardan destek alarak bedenimi sol bacağımın üzerinde ayağa diktikten sonra kolumu bırakmak zorunda kaldım. Kolumdan sızan kanları hissettikçe başım dönüyordu. Sağlam kolumu kaldırım kapıya bütün gücüm ile vurdum. Sol ayağımın altında hissettiğim ip benzeri şey ile yere kapaklandım. Çenem yere sert bir şekilde çarptığında ağzımdan çıkan ufak çığlık Rüzgar'ı harekete geçirmişti. Vücudum yavaş yavaş taşa doğru çekilirken kanımda kayıyordum resmen.

"Rüzgar!" diye bağırdım. Ardından derin bir nefes aldım ve elimle düz zemine tutunmaya çalıştım. "Kapıyı aç!" elimi ayağıma attığımda bileğimi yakan sarmal ip benzeri şeyi kavradım ve elimden gelen yanık kokusuna rağmen çekmeye başladım. Tek elim ile yapamadığım için kanların hâlâ süzülmekte olduğu elimi ipe attığım anda kan ile temas eden taştan kırılma sesi geldi ve ipe benzeyen şey bileğimi bıraktı. Kapıdan açılma sesi geldiğinde ayağa kalkıp koşmaya başladım. Canım çok acıyordu, yerin ıslaklığından dolayı koşmam daha da zor bir hal alıyordu ama yine de koşuyordum.

Rüzgar adımı haykırdığında kapıdan kendimi dışarı attım. Kapı hemen arkamdan gürültülü bir şekilde kapanırken çıplak denebilecek kadar giyinmemiş haldeydim. Zira soğuk olmamasına rağmen vücudum fütursuzca titriyordu. Kendimi attığım köşede kolumu tekrar tuttuğumda kanımın vücudumu terk ediş hızı gözle görülecek kadar yavaşlamıştı. Ayağımdaki ve iki elimdeki yanık izlerini inceledikten sonra iç çamaşırlarım ile durmanın yanlış olacağını düşündüm. Kendimi daha çok kapatırken siyah koridorda kan izim belli olmuyordu. Rüzgar üstündeki uzun sweatshirtü çıkardıktan sonra bana uzattı ve o üstündeki tişört ile yere yığıldı. Derin derin nefesler alıp veriyordu. "Yaşıyorsun." dedi şükür edercesine. "Yaşıyorum." diye mırıldandım bana uzattığı giysiyi giyerek. Elbise uzunluğunda olsa bile şirketin iç kısımlarına gidemezdim. Vücudumda duran kan izleri

"İyi misin?" dedi Rüzgar oturduğu yerden doğrulup bana elini uzattı. "İyiyim sanırım." dedim ayağa kalkarken. "İyi olacağım. Az sonra." dediğimde lafa girdi. "Bizim buraya girdiğimizi biliyorlar sanırım. -3. kata yürüyerek gitmemiz gerekiyor. Bu merdivenlerin bir bu katta bir de -3. katta kapısı varmış. Burayı açamayız, her türlü oraya gitmemiz gerekecek." başımla onayladığı sırada ayağıma baktı. "Kucağıma alayım mı?" dediğinde gözlerimi açtım. "Ne alakası var canım. Yürürüm ben." dedim. "Üzgünüm ama bu şekilde bir kaplumbağadan daha yavaş gideriz. " başımla onayladım. Yüzüne korkulacak bir şey olmadığını fısıldayan bir tebessüm bıraktı ve ardından beni kucağına alıp merdivenleri tek tek inmeye başladı. Uyuşmuş vücudum acıyı hissedemiyordu artık. İçimdeki dipsiz korkuyla derin bir nefes bıraktım.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin