O gece Bayan Lee, Sehun'un yatak odasının kapısından başını uzatıp, "İyi geceler çocuklar," dedi. "Biz yatıyoruz."
"İyi geceler anne," dedi Sehun.
"İyi geceler, Bayan Lee."
Bize gülümsedi, ardından kapıyı kapadı.
Saat on biri geçmişti ve kurumuş, Sehun'un bana verdiği pijamalara bürünmüş olmama karşın hâlâ berbat bir moddaydım. Sehun beni rahatlatmak için elinden geleni yapıyordu; anlaşılan ümitsiz vaka olduğumun farkında değildi."Peki ya Giovanni's? Gimhae'de olan o İtalyan restoranı? Orada işe girebilirsin," dedi.
"Byun Baekhyun orada çalışıyor. Restoran sahibinin bütün genç garsonlara asıldığını söyledi."
"İğrenç. Doğru olduğunu nereden biliyorsun?"
"Bilmiyorum ama bunun doğruluğunu araştırmak da istemiyorum." Kendimi arkaya, onun yatağına attım. "Ayrıca hazır cevap olmam, her ne kadar sana çok sevimli gelse de, genellikle insanlar tarafından hoş karşılanmıyor. Ve mesele bahşişlere geldiğinde bunun pek faydası olmuyor."
"Doğru."
Ona ters ters baktım. "Bana karşı çıkman gerekiyordu."
"Şey demek istemiştim...insanlar seni seviyor, Kyungsoo. Eminim espri anlayışın..."
"Artık çok geç," dedim. "Hazır fırsatın varken gemiyi terk et."
"Başka bir iş bulursun," diye beni telkin etti. "Annem sabah araban için sana yardım edecek ve seninki tamir oluncaya kadar benim telefonumu kullanabilirsin. Zaten beni senden başka hiç kimse aramıyor. Sen de lıep yanımdasın."
"Teşekkürler," dedim. "Çok tatlısın ve çok makbule geçti. Ama şimdi biraz sızlanmayı tercih ediyorum."
Sehun iç çekti. "Tamam."
Yüzümü yastığına gömdüm ve onun odada gezinmesini dinledim. Masasındaki dizüstü bilgisayarının açıldığını duydum, ödev yapmaya başladığını sanmıştım, ta ki...
"Hımm, Soo? Sızlanmakla meşgul olduğunu biliyorum ama buna inanamayacaksın."
Yüzümü yastığın altından çıkarmadım. "Daha önce söylemiştim, eğer Nijeryalı bir prens sana milyonlarca dolar para teklif ediyorsa ona banka hesap bilgilerini gönderme."
"O değil. Kim Jongin bana e-posta atmış."
Hemen yatakta doğruldum. "Ne diyor?"
Cevap vermesine fırsat bırakmadan yataktan fırlayıp onun yanında bittim.
Selam, Sehun
Bugün otoparkta seninle konuşmak çok güzeldi. Berbat hava ve arkadaşının programı yüzünden sohbetimiz kısa sürdüğü için üzgünüm.
Kuru bir kahkaha attım. "Arkadaşın mı? Sanki ismimi bilmiyor. Ayrıca hangi sohbetten bahsediyor? Onunla iki çift laf bile etmedin. Ve cidden ne tür bir insan sosyal medya varken posta gönderir ki?"
"Okumaya devam et," dedi Sehun.
Ama seninle daha uzun sohbet etmeyi çok isterim. Belki bir ara yemek yeriz, ne dersin? Namhae'de güzel restoranlar olmadığını biliyorum ama diğer ilçede bir iki yer var. Önümüzdeki cuma günü çıkabiliriz diye düşündüm, ne dersin?
E-postanın son sözcüklerini okumayı bile başaramadan, "Aman Tanrım," dedim. "Sana çıkma teklif etti."
"Biliyorum. Neden böyle bir şey yaptığını anlamadım."