| Siz, Benden Kardeşimi Aldınız

171 22 3
                                    

Jungkook daha önce, hiç kendisini bu denli hayal kırıklığına uğramış hissetmemişti. Ailesinin kendisine bunca yıl yalan söylemiş olduğu gerçeği, öyle bir anda kabullenebileceği bir durum değildi.

Onları anlamaya çalışıyor, empati kurmayı deniyordu ama yapamıyordu işte. Ne kadar düşünürse düşünsün, aklı almıyordu.

Bir aile, neden kendi çocuklarını böyle büyük bir yalanın içine sürüklerdi ki ? Yaptıkları, bencillikten başka bir şey değildi. Henüz tüm bu yaşananların arkasındaki asıl gerçeğin ne olduğunu öğrenememişti, daha doğrusu öğrenmeye hazır olup olmadığı tartışılırdı.

Anne ve babasının konuşmasını duyduğu o ilk andan itibaren, cümleler beyninin içinde tekrarlayıp durmuştu. Fakat hastanede olmalarından ve Taehyung'un herhangi bir şey duymadığından emin olmak isteyişinden dolayı, onlarla yapacağı konuşmayı biraz ertelemek zorunda kalmıştı.

Sinirle hareke etmek istemiyordu, biliyordu ki ani hareketlerde bulunup konuşmaya başlarsa eğer, kendisini durdurması biraz zor olabilirdi. Üstelik düşünecek çok fazla şeye sahipti. Kafası allak bullak olmuş durumdaydı ve tek istediği bir an olsun rahat bir nefes alabilmekti.

Daha Taehyung'un başına gelenleri sindirmeye fırsat bulamamışken, bir de tüm dertlerinin arasına bu eklenmişti. Bu yüzden o gece elinden geldiğince sakin davranmaya çalışarak, anne ve babasına gitmelerini söylemişti. Gitmeyeceklerini söylemeye çalıştıklarında ise, bu sefer Jungkook onlara daha sert bir şekilde çıkışmış ve yeniden gitmelerini istediğini dile getirmişti. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

Bay ve Bayan Jeon'u zorla da olsa gönderdikten sonra, soluğu hemen Taehyung'un yanında almıştı. Doktor bir ara yanlarına uğramış ve bu gecelik gözetim altında tutulduktan sonra, yarın taburcu olabileceğinden bahsetmişti.

Jungkook'un onun yüzüne bakacak hali kalmamıştı. Karşısındaki minik beden sürekli onu merakla süzüyor ve konuşması için zorluyordu. Jungkook için o saniyeler, oldukça zorluydu. Sanki bir anda tüm duyguları ortaya çıkmış gibiydi.

Kızgındı, üzgündü, koca bir hayal kırıklığının içerisine düşmüştü ve tüm bu sorunların nasıl çözüleceğini düşünmeden edemiyordu.

Bundan sonra ne olacaktı peki ? Taehyung'la aynı evde yaşama fikri, eskisinden daha farklı olacaktı. Hafızasını kaybetmesinin, kendi işine yarar bir şey olduğunu düşünmüştü çünkü kendini affettirebilecekti. Peki ya kendini affettirdikten sonra ne olacaktı ?

Taehyung'un uyuduğu bir anda bile olsa, sonunda duygularını hem ona, hem de kendine ifade edebilme şansını yakalamıştı. Fakat, büyük bir sorunla karşı karşıyaydı. Bundan sonra nasıl davranması gerektiğini kestiremiyordu.

Öyle ki karşısındaki yatakta uzanan küçük beden, ona defalarca kim olduğunu sormasına rağmen cevap bile verememişti.

Sahi, kendisini ne diye tanıtması gerekiyordu ? Ben senin abinim demek, diyebilmek zor gelmeye başlamıştı. Üstelik, bu saatten sonra Taehyung'a abisi olduğunu söylerse yalan söylemiş olacaktı.

Yalan söylemek istemiyordu. Ne yazık ki, en azından ailesiyle konuşup olayları netleştirene kadar buna mecburdu.

"Yah! Benimle ne zaman konuşacaksın ? Boş boş oturmaya mı geldin buraya ?" Taehyung kaşlarını çatıp, homurdandı.

"Madem konuşmayacaktın bari Bayan Jeon kalsaydı, en azından o benimle ilgileniyordu."

Jungkook bakışlarını elindeki telefonundan çekip, karşısındaki bedene odaklandı. "Neden ona Bayan Jeon diye sesleniyorsun ? O, senin annen."

Dare For More | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin