Bölüm 1: Günümüz

131 64 89
                                    

"Hey! Dan! Erkenden gitmek doğru olmaz ha!"

Sanırım dün gece bu saçma durumdan kurtulamadım. Herzaman ki gibi... Bayılmış olmalıyım ve bu durumu o kadar çok yaşadım ki sanırsam bu uzun süreli bi baygınlık olmalı.

Tüm o yaşanan itiş kakıştan sonra vücudumun heryeri ağrıyordu. Yüzümdeki kurumuş kan yüzümü rahatsız ediyordu.

Etrafı temkinli bir şekilde yavaşça süzdüm. Etrafımda 6 adam yanyana çevremi sarmış tüm gözler benim üzerimdeydi. Onlara dokunamazdım bile. Çünkü heryerimden kalın bir ip sayesinde bir sandalyeye bağlıydım.

Genişçe ve soğuk bir depoda bulunuyorduk. Şehirden uzak bir yerde olmalıydık. Çünkü bunun gibi depolar şehire yakın civarlarda bile bulunmazdı. İçerde bir sürü içerisinde malzeme bulunduran kutu ve eski dorseler* bulunuyordu. Sanırsam nakliye deposu olarak kullanılıyordu burası.

Etrafımda bulunan kimseyi tanımayı bırakın kimseyi anımsatmıyordu bile. Adamların hepsi takım elbiseli, uzun boylu ve kalıplı adamlardı.

Karşımdaki adam ise hafif esmer, uzun saçlarını arkadan bağlayan, sağ gözünün altında bir parmak kalınlığı ve uzunluğunda yara izi olan serseri tipli, aksağanı ise bizim buralara ait olmayan bir adamdı. Ama bakışlarından sadece emir alan bir aptal olduğu belliydi.

"Sana verdiğimiz süre doldu Dan! Artık ödeme vakti!"

Yüzündeki sinirli ifade aptallığını kamufle edemiyordu. Yanındaki adamların her birinin yüzünden uyku akıyordu. Sanırsam gece onlar için uzun sürmüştü. Karşımdaki sinirden kıpkırmızı olan adama cevap vermem gerekiyordu.

" Bak ahbap. Verdiğin zaman dolmadı bile. Yarın sondu."

Heryerim ağrırken konumakta zorluk çekiyordum. Bu halsiz halime rağmen karşımda avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Bizi salak mı sandın Dan? İsviçre'ye aldığın bilet sanırım ödeyeceğin anlamına geliyordu. Heh! Sorunlarından kaçamazsın Dan! Ayrıca bilete vericeğin parayı keşke bize verseydin. Aaa doğru ya! Enayi gibi yüzlerce doları o masada kaybettin!"

Anlamışlar... O yüzden de beni bırakmayacaklarından emindim. Neden Samu'ya (yakın bi dostum) güvendim ki? Tekrardan aynı şeyleri yaşayacığımı bilmem tüm moralim bozulmuştu. Ellerim bağlı şekilde sandalyede oturmam farklı bi başlangıcın, başlangıcıydı... Kafamı kaldırıp alık* yüzlü adama bağırdım

" Bak buraya s.kik! Neyi bekliyorsun? Vursana!"

"Ah Dan! Her zaman acelecisin değil mi? Ölmeden önce birkaç işimiz daha var seninle. Tamda lafımızın üstüne geldi."

O sırada içeriye beyaz gömlekli elinde siyah bir çanta olan başka biri daha girdi. Saç ve sakalları beyazlamış, yüzünde ayrı bir yorgunluk bulunan yaşlı biriydi. Diğerlerinin aksine bu adam tanıdığım çoğu arkadaşımı anımsatıyordu.

Çantasından şeffaf sıvı bir ilaç ve bir şırınga çıkartıp pür dikkat elindekileri hazırlamaya başladı. Yanındaki takım elbiseli ve iri birkaç adam da beyaz önlüklü adama yardım etmeye başladırlar. Sonra beyaz gömlekli adam temkinli ve sakin bir şekilde kolumu sıyırıp bana elindekini enjekte etti.

Ağrıyan başım anında geçti. Bütün vücuduma bi hafiflik ve rahatlık çökmüştü. Öyle bir rahatlamıştım ki artık başıma gelecekler artık umrumda değildi.

Artık tamamen yanlız hissetmeye başlamıştım. Tüm ailem ve şuanda bulunduğum yaşam boşa gitmişti. İşte böyle durumlar beni gerçekten çılgına çeviriyordu. Bütün dünya sanki benim etrafımda dönüyor, tüm sesler boğuklaşmaya başlıyordu. Böylelikle yavaş yavaş bilincimi kaybetmeye başladım. Bayılmadan önce tek gördüğüm birkaç adamın beni oturduğum sandalyeden çözüp eski bi sedyeye yatırmasıydı...

Uyandığımda önceki bulunduğum depodan daha soğuk,küçük bir odada tek başımaydım. Küçük ve demir parmaklıklı pencereden karanlık odaya loş bir ışık süzülüyordu.

Tamamen çıplaktım. Tabikide organlarımı almışlardı... Kalbime kadar tüm organlarım alınmıştı. Peki şuan odayı nası görebiliyordum? Ölmemiş miydim? İşte bu da benim küçük yeteneğim. Öldükten sonra her seferinde bir süre bilincim açık kalıyordu. 12. Ölümümde soğuk ve loş bir odada gerçekleşmiş oldu.

Öncekilerden en etkilileri saymak gerekirse: Tatillerimin bir tanesinde eski karımı kurtarmaya çalışırken tekne motorunun pervanesine sıkışmıştım ki en iğrenci budur. II.Dünya savaşında bir çıkarma sırasında Alman askerlerinin açtığı yoğun ateş hattında başımdan vurulmam var. Gene aynı dönemde birçok ölümüm bulunmuştur.

Tabikide şuan hepsini sizlere teker teker anlatsam sıkıcı olabilir. Ama ileriki bölümderde aklıma geldikçe bir anımı sizlere anlatabilirim.

Sizinde tahmin edebileceğiniz üzere 113 yaşıma bastım. Ama görünüşte 27 yaşında, gayet de uzun boylu,yapılı ve kendi çapında bir adamım. Merak edenler vardır bu işe nası bulaştığımı... Bakalım uyanacağım hayatım nasıl olucak?

Dorse= Taşıma araçlarının arkasındaki kasa*

Alık= Ahmak, dalgın*

HERGÜN BİR BÖLÜM YAYINLANACAKTIR*

Her Ölüm Bir Kapı:UyanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin