Yorumlarınızı ve sizi özledim ^^
▪︎
"Burası mı?"
Dansçı gözlerini devirerek pis ve küflü hücrelerin demirlerine tutundu. Gardiyanlar hücreyi onun üstüne kilitleyip salına salına o koyu formalarıyla gözden çoktan kaybolmuştu bile. İnci gibi gözleri sadece ufak bir döküntünün çatlaklarından sızan ışığı buldu. Galiba bu pis odacığın tek güneş kaynağı burasıydı. Şimdi ne de çok isterdi çocuklar gibi pastel boyalarla güneşler ve lambalar çizip önünü aydınlatmayı.
Fakat o ne bir çocuk ne de bu hücre güneş alacak bir mekandı. O yüzden içine biriktirdiği nefesi bu kötü kokan duvarlar arasına verip, sırtını yapış yapış olan bir demire dayadı. Burası çok soğuktu o yüzden daima soğuk olan elleri buz tutuverdi. Ne kadar fayda edeceğini bilemese bile yine de ısıtmak için pembe avuç içlerini birbirine sürttü ve gelen buharla burnunu okşadı.
Siyah botlarının topuklarının yüksek olması bu ufak su birikintilerini demirlerin ardındaki koridora sıçratmasına neden oluyordu. Bir hayli soğuk ve ürkütücüydü bu yüzden bir beden nasıl kendisine sokulursa o da aynısını yaptı.
Emin oldu Jimin, gerçek hayatın asla filmlerle karşılaştırılamayacak kadar kötü olduğuna. Her şeyin gerçeği mutlaka daha da kırıyordu kalbi. Ne fenaydı ama bu gerçek dünyanın fani insanı olmak?
Geldiği hapishane Jungkook için uğradığı binayla aynıydı. Büyük ihtimalle şehir de toplanan tüm suçluların odak ve ceza noktası bu binadan oluşuyordu. 'Acaba onunla aynı odacıklar içinde miyim?' diye mırıldandı Jimin. Sonuçta hücreler korkutucu ve hücre arkadaşları ürkütücü olurlardı değil mi ama bu hayatın kanunuydu. Ne kadar o polisten zerre hoşlanamasada en azından burada onunla laf dalaşına girerek vakit harcayabilirdi. Hiç tanımadığı biriyle sohbet etmek yerine tanıdığı ama ona karşı nefretle dolu olan o adam Jimin'e nedensizce daha güvenilir gelmişti.
En son seferleri kötü gitmişti.
Çünkü ondan dilemesi gereken bir özür onun da kabul etmesi gereken bir pişmanlık vardı. Fakat yine de ondan özür dilemek istemiyordu Jimin. Özür dilemekten gocunan bir insan olmamıştı hiç bir zaman hatta özrün büyük bir erdem olduğuna ve her kim olursa olsun cinsiyet, yaş ve diğer olanaklara bakılmadan dilenmesi gerektiğini düşünürdü.
Fakat, ondan yani Jungkook'tan özür dilemek bu kadar kolay değildi. O bu özrü diledikten sonra günlerce hatta aylarca kafasına zorla kakalardı. Nerede göreceksin de kafana kakalayacak demeyin kader onları sürekli karşılaştırmak için kuruluydu.
Aynı şimdi Jimin'in yan hücresinde uykuya dalan Jungkook'un olduğu gibi.
Genç polis oldukça soğuk ve kötü yemeklerle karnını doyurduktan sonra burada vaktini geçirmek için çareyi geçen diğer günlerde olduğu gibi uyumakta bulmuştu.
Uyursa her şey bitiyordu, her şey geçiyor ve tüm sıkıntıları bir uçağa atlayıp göklere süzülüyor, onu terk ediyordu. Bu yüzden her defasında uyumanın en iyi çare olduğunu düşünen umutları filizlenip koca bir çınar ağacı haline geliyordu.
Saatlerdir uyuyordu ve saatlerdir uyuyan bu adamı uyandıran tek şey de ıslak bir ayakkabı topuğunun su birikintisine basıp yüzüne sıçramasıydı.
Zaten yeterince soğuk olan bu oda da ısınmak epey zork ve duş alması imkansızken pis ve soğuk olan bu suyu yüzüne sıçratan da hangi gardiyandı tanrı aşkına?
Jungkook günlerce zaten o tatsız olan yemeklerden mahrum kalacağını bile bile çenesine sahip çıkamamıştı ve uykusundan uyandırılır uyandırılmaz gür bir sesle bağırarak ayaklandı. "Hangi sürtük bu suyu sıçratan?" Jungkook derin bir nefeslerinin arasından "Zaten duş alamıyoruz bir de daha fazla kirleniyoruz! Tanrı aşkına sizin derdiniz ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOLD ME ﻬ jikook
FanficJeon Jungkook kız arkadaşına evlenme teklifi edeceği gün aldatılan bir polis. Park Jimin'se son dansına çıkan basit bir bar dansçısı. Gecesinde sevişip sabahında bileklere takılan kelepçelerin, aynı ama aslında apayrı dünyaların hikayesi.