chapter three

38 3 0
                                        

Nate gözünün ucuyla yanında oturan kurbanına baktı. Çatık kaşlarıyla yolu izliyordu kız. Nate Blair'ın olayı bu kadar çabuk kavramasını düşündü, nasıl olabilirdi? Nasıl bilebilirdi? Nate bunları düşünürken Blair da kafasındaki parçalarını birleştiriyordu. Bu işin altında kesinlikle Richard vardı, bunu en başında anlamıştı. Ve o adamın da Ken Adams olduğunu anlamıştı. Tüm ülke onun nâmı ile sallanırken, nasıl bilmeyecekti ki? Elbette tanıyordu onu. Tabii ki biraz da merakından tanıyordu orası ayrı. Chuck sert bir şekilde fren yaptığında Blair'ın kafası Chuck'ın koltuğuna çarpmıştı. Acı ile inlediğinde Chuck'a "Yavaş olsana hayvan!"diye bağırdı. Ama bağırması ile beynine şimşek çakması bir olmuştu. Şu an katiller ile birlikteydi ve onlara hakaret ediyordu. Göz ucuyla yanındaki adama baktığında adamın ona sert bakışlar yolladığını gördü. Hemen önüne geri bakmaya başladığında dikiz aynasından Chuck ile göz göze gelmişti ve Chuck sırıtarak "Pardon prenses."dedi ve arabayı daha hızlı sürmeye başladı. Blair aşırı derecede korkuyordu ama korktuğunu asla belli etmemek için kendine söz vermişti. Nate'in telefonu çalmaya başladı. Nate tek eli ile Blair'ın bileklerini sıkıca tutarken diğer eli ile telefonunu cebinden çıkardı. Richard arıyordu. Telefonu kapatıp cebine geri koydu ve Blair'ın bileklerini daha sert bir şekilde tuttu. Blair'ın canı acıyordu ama bilerek tepki vermiyordu. Derin bir nefes aldı. Zaten bugün ölecekti, birinin gelip onları kurtma olasılığı yoktu. Neden salak gibi sessiz kalıyordu ki? Bu düşünce ona eski özgüvenini geri getirmişti. Nate'e dönüp "Neden açmadın telefonunu? Richard mıydı?"dedi. Nate ona gözünün ucuyla ile baktı "Seni ilgilendirmez. Ağzını bantlamamı istemiyorsan kapa çeneni. " dedi yüksek sesle. Blair gülmeye başladı. Hatta kahkahalarla gülmeye başladı. Nate ve Chuck birbirine baktığında Chuck "Deli mi acaba?" dedi. Nate sinirlenip Blair'ı kendine çekti. Blair gülmeye devam ediyordu. Chuck arabayı durdurup arkasını döndü. Blair hâlâ gülüyordu, Nate ağzını eli ile kapattı. Ona rağmen devam ettiğinde Chuck "Kes sesini!"diye bağırdı. Blair Chuck"ın gözlerinin içine baktı ve gülmesini kesmedi. Nate daha fazla sinirlenmişti. Chuck'a "Sür, gidelim! Demek ki hanımefendi daha hızlı ölmek istiyor!"dedi bağırarak. Blair Nate'in elini ısırdığı an Nate elini anlık refleks olarak geri çekmişti. Blair konuşmaya başladı "Evet evet çabuk bitirin işimi! O piç Richard da istediğini elde etsin!"hafif bağırmıştı. Chuck arabayı daha hızlı sürmeye başladı. Sürekli dikiz aynasından Blair'a bakıyordu. Daha tanışalı 1 saat olmuştu ve belki de 1 saate artık Blair yaşamayacaktı ama Blair Chuck'ı kendine çekmişti. Nate Chuck'ın bakışlarını gördüğünde "Hey C! Önüne bak!" dedi ve Blair'a döndü. "Anlaşıldı sen kaşınmak istiyorsun!" dedi ve Chuck'a "Torpidodan bantı ver."diyerek elini öne uzattı. Chuck gözünü yoldan ayırmadan torpidoyu açtı ve siyah olan koli bandını Nate'e verdi. Nate önce bileklerini bantladı ardından tam ağzına yapıştıracakken Blair "Hayatınızın en büyük hatasını yapıyorsunuz. O adama çalıştığınıza pişman olacaksınız." dedi. Nate hızla ağzına yapıştırdı bandı ve "Çok konuşma prenses." dedi. Blair kendini ondan çekti ve başını cama yasladı. İçinden 'Anne, baba yanınıza geliyorum.' diye geçirdi. Gözünden bir damla yaş aktı.

Sonunda depoya geldiklerinde arabadan önce Chuck çıktı ve Blair'ın olduğu kapıyı açıp "Gel bakalım huzursuz prenses."dedi ve kolundan tutup dışarı çıkarttı. Etraf karanlık olduğundan Blair nerde olduklarını çözememişti. Nate de arabadan çıktığında Chuck arabasının anahtarı ile diğer anahtarları Nate'e fırlattı. Nate önce arabayı kitledi ardından deponun kilidini açtı. Chuck Blair'ın kolunu sıkı sıkı tutarken küçük bir rüzgar esti ve Blair'ın saçları Chuck'a çarptı. Chuck oflyarak saçlarını çekti ama kokusunu burnuna dolmuştu bile. O kadar güzeldi ki kokuya daldığında Blair'ın kolunu tuttuğu elini geşvetmişti. Blair bu anı fırsat bilip hemen elinden kaçtı ve koşmaya başladı. Nereye gideceğini bilmeden koşuyordu. Chuck "Kahretsin! NATE! KAÇTI!"diyerek Blair'ın peşinden koşmaya başladı. Nate "TEK BİR GÖREVİN VAR YA TEK NASIL BECEREMİYORSUN!"dedi bağırarak. Chuck'a yetişmişti. Blair o kadar hızlı koşuyordu ki onlar çok arkada kalmıştı. Elleri bağlı olduğundan dengesini tutamayıp yere düştü. Sert düştüğünden canı fazlasıyla yanmıştı. Dizinde bir sıcaklık hissettiğinde dizinin kanadığını farketti. Ama şu an durup buna kafa yoramazdı. Zar zor yanında duran ağaca dayandı ve sırtından destek alarak ayağa kalktı. Koşmaya devam etti. Öyle bir karanlık yoldu ki asla önünü göremiyordu. Acilen bu bantlardan kurtulması lazımdı. Arkasına baktı şimdilik kimse yoktu. Bu yüzden durakladı ve çevresine kesici herhangi bir şey var mı diye bakmaya başladı. Boyuna yakın bir ağacın dalına yaklaştı ve bileklerinin arasından geçirdi dalı. İleri geri hareketler yapınca bant kopmuştu. Derin bir nefes aldı ve eliyle ağzındaki bandı da hızlıca çekti. Rahatlamıştı, o sırada ayak sesleri duyunca koşmaya başladı. Elleri serbest olduğundan öncekinden daha hızlı koşmaya başladı. İlerde ışık görünce oraya gitme kararı aldı. Arada bir arkasına bakıyordu. O sırada Chuck ve Nate hem tartışıp hem koşuyorlardı. Nate "Nasıl kaçırabildin elinden?? Aklım asla almıyor!"dedi etrafına bakınırken. Chuck sinirle nefesini dışarıya verdi. Ondan böylesine etkilenmesi onun da sinirini bozmuştu. Nate'e 'saç kokusundan etkilendim, daldım.' diyemezdi. Onun yerine "Bilmiyorum!" dedi bağırarak. Ardından "Yer yarıldı içine girdi sanki kız!" dedi ve daha hızlı koşmaya başladı. Nate bir dalda asılı bantları görünce "Chuck! Bak!" dedi ve telefonundan flaşını açıp dalı göstererek "Zeki kız. İşimiz var."dedi. Chuck daha hızlı koşmaya başladı. Nate arkasından "Chuck! Beklesene!"dedi ve ona yetişmeye çalıştı. Chuck "BU BENİM HATAM BEN HALLEDERİM!"diye bağırdı. Nate "Gerizekalı."diye mırıldanarak ona yetişti. Blair ışıklara daha da yaklaşmıştı. Yaklaştıkça ışıkların aslında bir benzin istasyonu olduğunu görmüştü. Marketi açık görünce oraya yöneldi ve çalışana lavaboyu sordu. Çalışan başını telefondan kaldırmadan 'sağda.'diyerek cevap verdi. Blair hemen aynadan kendisine baktı. Makyajı dağılmış saçları birbirine girmişti. Yanında ne çantası ne de telefonu vardı. Elinden geldiğince kendini düzeltti ve lavabodan çıktı. Çıkması ile Nate ve Chuck ile burun buruna gelmişti. "Kahretsin!" diyerek lavaboya geri girdi. Kenarda duran paslaşın sapı ile kapının açılmamasını sağladı ve ne yapabilirim diye etrafına bakındı. Küçük bir cam görünce hızlı adımlarla oraya girdi. Nate ve Chuck kapıyı sırayla tekmeliyorlardı. O sırada Nate "Bu kız zengin prenseslerden değil mi? Nasıl elimizden böyle kolayca kaçabiliyor?"dedi sinirle. Blair ise bir şekilde cama tırmandı ve kendini camdan aşağıya attı. Ne kadar tek katlı bir yer olsana cam bayağı yüksekteydi ve Blair yere çok kötü düşmüştü. Acı ile inledi ve ayağı kalkmaya çalıştı. Zar zor ayağı kalktığında tekrar koşmaya başladı. Nereye gidecekti asla bilmiyordu. Chuck en son öyle bir tekme atmıştı ki kapıya kapı açılmıştı. "PRENSES! NERDESİN?"diye bağırdı içeri girerken. Nate Chuck'ın kafasına vurup "Camdan kaçmış salak."dedi ve dışarı koştu. Chuck da arkasından gitti. Blair artık bırakın koşmayı yürüyemiyordu bile. Yere yığılıp ağlamaya başladı. Her yeri yara bere içimdeydi, canı acıyordu. Ayak seslerini duyunca artık pes etmişti. Geldiği yöne baktı ve ikisinin gelişini izledi. Nate ona yaklaştığında "Şu an ölemezsin prenses. Senin ölümün benim ellerimden olmalı."dedi ve yanına çöktü. Chuck onu böyle yerde yara bere içimde ve ağlarken görünce kalbinin en derin yerlerinde bir şey hissetmişti. Kafasından o düşünceleri silip Nate'e "Ne yapıyoruz şimdi?"diye sordu. Nate "Depo çok uzakta kaldı. Burda da olmaz, git bir araba bul."dedi ve Blair'a baktı. Blair baygın bir şekilde yatıyordu. O kadar açtı ki, ölecek sanmıştı. Ne ironi ama zaten ölecekti. Bu düşünce ile gülmeye başladı. Chuck "Yine mi???" diye yakındı Nate ise takmamıştı. Chuck "Brn gidiyorum o zaman."dedi ve araba bulmak için benzin istasyonuna geri döndü. 1-2 dakika bekledikten sonra benzin almaya bir araba gelmişti. Arabanın yanına yaklaştı,derin bir nefes alıp oyunculuğunu konuşturdu. Sürücünün yanına hızla gidip sahte ağlamasına "Lütfen yardım edin! Eşim yaralı, onu acil hastaneye götürmemiz lazım!"dedi sahte hıçkırıklarının içinden. Sürücü "Tamam tamam sakin ol önce. Ben götürürüm sizi. Eşin nerde?"diye sorduğunda Chuck gözyaşlarını silip "İlerde. Lütfen çabuk olalım!"dedi ve arabaya bindi. İki dakika içinde Nate ve Blair'ın yanına geldiklerinde ikisi de arabadan indiler. Chuck Nate'e göz kırptı ve hemen Blair'ı kucakladı. Blair'ın narin vücudu bu kadar olayı kaldıramadı için Chuck gelmeden hemen önce bayılmıştı. Bu Nate ve Chuck'ın işine gelmişti. Beraber arabaya bindiler ve deponun önüne geldiklerinde Chuck "Biz burda inelim, kendi arabamız burda. Çok teşekkürler bayım!"dedi ve adamın konuşmasına izin vermeden arabadan indi. Nate de indi ve adamın gitmesini beklediler. Hızlı hareketlerle Chuck Blair'ı depoya, Nate de arabayı gizlemeye götürdü. Chuck Blair'ı sandalyeye oturtup, bileklerini arkadan bağlamıştı. Nate geldi ve "Hadi prensesi uyandıralım."diyerek elindeki bir kova suyu Blair'ın üstüne attı. Blair suyun etkisi ile kendine geldiğinde neye uğradığını şaşırmıştı. Elleri ile yüzümü silmek istedi ama elleri bağlıydı. Nate "Günaydın. Şimdi sana bir soru prenses. Nasıl ölmek istersin?"dedi ve gözlerinin tam içine baktı. Blair "Bu işin ustası sen değil misin? Sen karar ver."dedi ve bakışlarını ondan çekti. Nate sırıtıp yandaki masaya ilerledi ve masanın üstündeki silahlarına ve bıçaklarına göz attı. "Çabuk pes ettin."dedi ve eline en keskin bıçağını aldığında Blair "Çünkü beni öldürmeyeceğini biliyorum Nate Archibald."dedi sırıtarak. Nate duydukları karşısında elindeki bıçağı yere düşürmüştü. Blair onun adını nerden biliyordu???

Çok özür diliyorum. Anca kafamı toparladım :( Umarım bölümü beğenirsiniz Bir de sizce Blair Nate'i nerden tanıyor?? Tahminlerinizi yorumlara bırakın lütfen♡♡♡

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MURDERERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin