"...ve son olarak çay içerken de fincanı böyle tutuyoruz"
Diyince önümdeki fincanı aldım.
"Hayır Roseanne öyle değil serçe parmak havada, böyle"
Diyerek elini gösterdi."Tamam hazırsınız şimdi birazdan kızlar gelip sizi hazırlar bizde hazırlanmaya gidiyoruz"
Jisoo unni gidince tutuğum nefesimi bıraktım. Lisa hâlâ jisoo unninin dediği gibi dik duruyordu.
"Lisa çok çabuk alıştın saraya"
Dedim
"Bunun hakkında birçok kitap okudum"
Diyerek güldü.İçeri kızlar girince kenardaki elbiselere baktım. Gerçekten o elbiseler bizim için miydi ?
Bana verilen elbiseyi yanımdaki kızın yardımıyla giyinerek üstüne baktım. Gerçekten güzel olmuştum.
Saçlarımı dağınık bir topuz yaptılar. Ayağa kalkarak arkamı döndüğümde Lisa'yla göz göze geldik. O gerçek bir prenses gibi olmuştu.
Yanıma gelerek şaşkınca bana baktı.
"Rose prenses gibi olmuşsun"
"Bana diyene bak"
Dedim gülerek o da güldü. Kapı açılınca ikimiz de o tarafa döndük.Jisoo unniyle jennie geldi.
"Hadi bakalım"
Dedi birlikte odada çıkarak yürümeye başladık."Kızlar dediklerimi unutmayın dik durun fazla ses çıkartmayın çayı düzgün tutun yemeği de yavaş ve az yiyin"
Göz devirdim.Birlikte büyük bir yere girince merdivenlerden inmeye başladık. Karşıdaki budala prense baktım bunların hepsi onun yüzündendi! Budala! Beni görünce şaşkınca bana baktı.
Ona doğru giderken biri elimi tutup beni kendine çekerek dans etmeye başladı. Şuan aklımda ona vurmak vardı ama jisoo unninin saygı en önemlisi demesi işleri bozuyordu ve şu genç yaşımda zindanlarda çürümek istemem.
Biri beni ondan çekince o tarafa döndüm. Budala prensi görmemle tutuğum nefesi bıraktım. Biz dans ederken yanımızdaki çocuk saygıyla eğilerek gitti.
Herkes şaşkınca bize bakıyordu.
"Niye herkes bize öyle bakıyor ? Kasabalı oluğum çok mu anlaşılıyor ?"
Diyerek jimin'e baktım."Hayır en son 16 yaşımda annemle dans etmiştim ondan sonra hiçbir kızla dans etmedim ona şaşırmış olmalılardır."
"Benimle niye dans ediyorsun ?"
Dedim"Aynı ona beziyorsun, onun gibi faklısın "
Dedi gülerek
"Kral geliyor!"
Denilmesiyle herkes eğildi ben etrafa şaşkınca bakarken kenardaki jimin elbisemden çekerek eğilmemi sağladı."Elbisenin kenarlarını tut"
Dedi, aklıma sabah jennie'nin yaptığı şey gelince elbisemin iki kenarını tutarak bacaklarımı çapraz yaptım. Düşecek gibi olunca jimin belimden tuttu."Ayaklarını çapraz yapmana gerek yok gözükmüyorlar zaten"
Dedi elini çekip geri sırtına yerleştirdi. Herkes kalkmaya başlarken bende kalkıp sırtımı tuttum.Herkes masaya oturunca bende oturdum ayaklarımdaki topuklular beni mahvetmişti.
Karşımdan boğaz temizleme sesi gelince o taraf döndüm. Jisoo unni diğerlerini işaret etti. Herkesi bir prens otutturuyordu. Bende ayağa kalktım.
Jimin sırıtarak sandalyemi çekince oturdum. O da yanıma oturdu, bacağına vurdum.
"Gülme sizin gibi ağzımda altın kaşıkla doğmadım!"
Dedim sessizceKral jimin'e döndü.
"Evet benimle konuşman gereken mesela neydi ?"
"Baba bu Roseanne sana bahsettiğim dünkü saldırıda beni ölümden kurtaran"
Diyince bana baktı bende saygıyla hafif edildim."Eee ne kadar istiyor ?"
Diyince hızla krala döndüm. Kalkacakken jimin alttan elimi tuttu.
"Sadece burda kalacaklar arkadaşıyla-"
"Yani buraya kurulmayı planlıyorlar"
Diyince krala baktım."Hayır ben istedim baba çünkü o adamlar Roseanne'nin peşinden"
Jimin'in eline tırnaklarımı sokunca elimi bıraktı. Ayağa kalktım ve hızla ordan uzaklaştım.Bana verilen odaya girdim hemen kenardaki siyah pelerini alıp üstüme taktım.
Koşarak saraydan çıkıp kenardaki beyaz ata bindim.
"Deh!"
Diyerek yuları çektim.At koşmaya başlarken jimin arkamdan saraydan çıkıp bağırdı.
"KÖPRÜYÜ KAPATIN!"Yarısı ayağa kalkmış köprüye çıktım atın karşıya atlamasıyla saraydan çıktım. Gözümden akan yaşı boş vererek daha hızlı gitmeye başladım.
Kenarda koşan siyah ata baktım. Üstünde simsiyah giyinmiş biri vardı. Bunlar onlar olmalıydı atın yularını sallayıp daha hızlı koşmasını sağladım. Lanet olasıca pusuya yatmış olmalı!
Adam yanıma geldiğinde biraz daha atıma yaklaşarak benim üstüme atlamasıyla birlikte attan düşüp yerde yuvarlanmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~PRİSONER~
Fanfiction"Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı bile fethedebilir..." -Marilyn Monroe