Ne kadar koştuk bilmiyorum ama artık dayanamayacağımı anladığımda nefes nefese dizlerimin üzerine çöktüm. Benim durduğumu gören Taehyung yanıma gelip "Jeongguk gitmemiz gerek!" diyerek kolumdan tutup beni kaldırmaya çalıştı.
"Taehyung! Bizi şuan bulamazlar. Biraz dinlensek iyi olur." diye yanımıza gelen Yoongi hyung ile kendimi geriye doğru bırakarak sırtımın toprak zeminle buluşmasını sağladım.
"Tamam ama burası çok açık, daha kapalı bir yere gitmeliyiz." diyerek ayağa kalktığında sızlandım. Neredeyse bir saattir koşuyorduk ve kolumu bile kaldırasım yoktu. Jimin de benim gibi olduğu için o da yerinden kıpırdamadı.
Taehyung ikimize de bakıp ofladığında tekrar yanıma çökerek beni kucağına aldı. İtiraz etmeden kollarımı boynuna doladım ve hızlı nefeslerimi düzenlemeye çalıştım."Yoongi, Namjoon'a haber ver. Mark'ın yanına gitsin, sonrada telefonları yok et." diyerek yürümeye başlayan Taehyungla kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
"Neden Mark'ın yanına gidecekler?"
"Anlatacağım güzelim ama önce saklanmalıyız." diye beni cevapladığında bir şey demedim.
"Yoongi! Sen de beni kucağına alsana kediciğim~" diye sızlanan Jimin'in sesiyle başımı arkaya çevirerek ona baktım ama Yoongi hyungun ona olan bakışlarını gördüğümde gülmemek için dudağımı ısırdım.
"Üzgünüm sevgilim ama ben de senin kadar yoruldum." diyerek bizim ters yönümüze doğru giden Yoongi'nin arkasından gülmeye başladım ama Jimin yerden kalkıp sinirli bir şekilde bana baktığında gülmemi durdurmaya çalıştım.
"Neden bu kadar odunsun sen. Off! Hyung beni de sırtına alsana~"
Yoongi'den umudunu kesen Jimin bizim peşimize takılarak Taehyung'a yalvarmaya başladı ama ne yazık ki Taehyung sadece gözlerini devirmekle yetiniyordu.
Kısa sürede Yoongi de işini halledip bizim yanımıza geldiğinde bir süre yürüdük -ki ben yürümedim. Bu yürüyüş Jimin'in sızlanışlarıyla ve en sonunda Yoongi hyung onun susması için sırtına almasıyla geçmişti. Ben de onların bu halini gülerek izliyordum ama Taehyung'un yüzünde hiçbir ifade yoktu. Sanki bizi duymuyor ve kendi dünyasında düşüncelere dalmış gibiydi. Şuan her ne kadar tehlikede olduğumuzu bilsem de onu böyle görmek istemiyordum.
Ağaçların daha sık olduğu bir yere geldiğimizde Taehyung beni kucağından indirerek sırtındaki çantadan bir kaç parça bir şey alarak yanımızdaki ağacın dibine serdi. Sonra da onların üstüne oturarak ne yaptığını anlamaya çalışan bize gelmemiz için işaret verdi.
İtiraz etmeden hemen yanına oturdum. Diğerleri de karşımıza oturduğunda bir süre sessizlik oldu. Kimseden ses çıkmıyordu -ki bu Taehyung'un ifadesiz bir şekilde yere bakmasından dolayı olduğunu düşünüyorum.
"Namjoon'u aradım." diyerek sonunda sessizliği bozan Yoongi hyunga bakmıştık hepimiz. O da konuşmaya devam etti.
"Mark seni aradığında zaten onların yanına gidiyormuş. Adamları ayarlayıp bizi almaya geleceklermiş."
"Bizim burada olduğumuzu nereden bilecekler ki?" diye merakla sorduğumda Yoongi hyung giydiği ceketin yakasını kaldırarak oradaki küçük bir şeyi göstererek "Bunun sayesinde." dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla açtım.
"Far görmüş tavşan gibisin şuan Gguk. Biz her zaman hazırlıklı oluruz."
"Anladım." diyerek Yoongi hyungu onayladığımda yanımdaki hareketlilikle Taehyung'a baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just For You | TAEKOOK
Fanfiction"Sadece senin için sensizliğe katlanıyorum..." Başlangıç tarihi: 16.11.2020 Bitiş tarihi: 05.03.2021 Texting/düzyazı