Kafam dizlerinin üzerinde gözlerim kapalı bir şekilde öylece çimlerin üzerinde yatıyordum. O ise yüzündeki siyah maskeyle yukarıdan bana bakıyordu.
Siyeh deri eldivenli ellerinden biri saçımı diğer eli ise yanağımdaki hafif morarmış yeri okşuyordu. Dokunuşları o kadar hafifi ki neredeyse hissedemiyordum bile.
"Çok acıdı mı?" diye bilerek kısık çıkardığı sesiyle konuştuğunda gözlerimi aralayarak gözlerini bile göremediğim ona baktım.
"Birazcık acıdı." diyerek bir elimi kaldırarak baş parmağım ve işaret parmağım arasında küçük bir mesafe kalacak şekilde birbirine yaklaştırdım. Bu hareketime kısık bir şekilde güldüğünde ben de onunla birlikte güldüm.
"Hyung, biliyor musun? Çok ferah bir kokun var ve bu bana huzur veriyor." Söylediğim şeyle tekrar güldü. Aslında bunu nasıl söyledim bilmiyorum ama söylemiştim işte.
Bir süre sonra ellerini benden uzaklaştırıp arkasından çimlere yasladı. Ona baktığımda bana bakmadığını gördüm. Bir sorun mu vardı?
"Hyung?"
"Hm?" diye bir ses çıkardı ama yüzünü bana çevirmedi. Böyle yaptığı için dizinde olan kafamı kaldırıp ona dönük bir şekilde çimlerin üzerinde bağdaş kurarak oturdum. Yine bana bakmamıştı. Öylece karşıya bakıyordu.
"Bir şey mi oldu?" diye çekingen bir şekilde sorduğumda nihayet yüzüne bana doğru çevirdi.
"Jeongguk, aslında seninle buluşma sebebim sana her şeyi anlatmaktı." dedi birden net bir şekilde sesini bana duyuyarak. Sesi bana çok tanıdık geldiği için kaşlarımı çattım.
"Hyung?" diye sorar şekilde ona seslendiğimde kafası eğik bir şekilde benim gibi çimlerin üzerine yerleşti. Şimdi karşı karşıyaydık.
Önce kafasındaki siyah şapkayı çıkararak hafif uzun koyu kahverengi saçlarını ortaya çıkardı. Sonra da yüzündeki siyah maskeyi çıkardı. Eğik olan kafasını kaldırdığında bal rengi gözlerle karşılaştığımda ise şok olmuştum.
Ben, gözlerim kocaman olmuş bir şekilde karşımda duran adama bakarken o ise buruk bir şekilde bana bakıyordu.
"S-sen..."
"Üzgünüm minik tavşanım."
---
Gözlerimi açtığımda beni karşılayan beyaz bir tavanıdı. O gördüğüm rüya da neyin nesiydi tanrı aşkına?!
Kafamı yastıktan kaldırarak yattığım yerden doğrulduğumda hiç tanımadığım bir odada olduğumu farketmiştim. Neredeyim ben?
Tabi ya! Dün Jimin ve abisi beni babamın elinden kurtarmıştı. Sonra da ailemin nefret dolu bakışları altında evden çıkmıştık ve gerisi yoktu.
Üzerimdeki yorganı kenara itip ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtarak bir süre öylece yere baktım. Her şeyi görmüşlerdir. Ailemin nasıl insanlar olduğunu görmüşlerdir. Öyle bir ailem olduğu için çok utanıyorum.
Odanın kapısı tıklatılıp açıldığında bakışlarımı o yöne doğru çevirdiğimde Jimin'in gülümseyen yüzüyle karşılaşmıştım.
"Günaydın! Uyanmışsın Gguk." diyerek yanıma yaklaştı. "Ben de kahvaltı için seni uyandırmaya gelmiştim."
Yanıma gelip oturduğunda saçlarımı hafif bir şekilde karıştırdığında gülümsedim. Benim güldüğümü gördüğünde yüzündeki gülümseme daha da çok büyümüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just For You | TAEKOOK
Fanfiction"Sadece senin için sensizliğe katlanıyorum..." Başlangıç tarihi: 16.11.2020 Bitiş tarihi: 05.03.2021 Texting/düzyazı