"Yoongi görüyorsun değil mi?! Jeongguk şuan bize bakıyor!"
"Evet sevgilim, görüyorum."
"İnanamıyorum! Bu gerçek mi?!"
"Sakin ol Seokjin."
"Nasıl sakin olabilirim Namjoon?! Şuna bak nasıl bebek gibi bakıyor! Ağlayacağım sanırım."
Kulağıma ulaşan heyecanlı sesleri umursamadan öylece yorgun bakan gözlere bakmaya devam ettim. Gözümü bile kırpmadan, büyülenmiş bir şekilde camın ardında bana bakan bedene hafif bir tebessüm ettim.
O kadar... O kadar mutluydum ki, bunu anlatamazdım. O gözler bir daha benim gözlerime bakamayacak diye çok korkmuştum ama şimdi... O güzel gözler sadece benim gözlerime bakıyordu.
Belime sarılan kollarla transtan çıkmış gibi bakışlarımı belimdeki kolların sahibine, Jimin'e çevirdim. Ona küçük bir gülümseme gönderdikten sonra gözlerimi tekrar cama çevirdim ama yorgun olan gözlerin yavaş bir şekilde kapandığını gördüğümde endişeyle bir elimi cama yasladım.
Odadan çıkan doktoru gördüğümde ise hızla önünde durdum. Doktor, ne soracağımı tahmin etmiş gibi yüzündeki gülümsemeyle benim konuşmama izin vermeden ağzını araladı.
"Endişelenme genç adam. Hastanın durumu gayet iyi ama bedeni hala yorgun olduğu için dinlenmesi gerek." diye sakin bir şekilde konuşan doktor ile gelen rahatlamayla gözlerimi birkaç saniye kapatıp açtım.
"Peki, onu görebilir miyiz?" diyerek yanıma gelen Jimin ile kısa bir süre bakışlarımı ona çevirdim.
"Birazdan odaya alınacak ama sadece bir kişi yanına girebilir. Zaten dinlenmesi için verdiğimiz sakinleştirici sayesinde sabaha anca uyanır. O yüzden hastayı rahatsız etmemenizi öneririm."
"Anladım, teşekkür ederiz." diyerek hafif bir şekilde gülümsediğimde geçmiş olsun diyerek yanımızdan ayrıldı.
Yüzümdeki gülümsemeyi büyüterek arkamı dönüp bizimkilere baktığımda hepsi bir anda bana doğru gelip kollarını bana sardı ama ortalarında kaldığım için nefes almakta zorluk çektiğimde zorda olsa onlardan uzaklaşmaya çalıştım.
"Ben..." diye sessizce mırıldanarak yanımıza gelen Mark'a baktığımda elini ensesine atarak konuşmaya devam etti.
"Şey... Gitsem iyi olacak. Yarın Jeongguk uyandığında onu görmeye gelirim. O da isterse tabi..."
Sadece kafamı sallayarak onu onayladığımda buruk bir gülümsemeyle yanımızdan ayrıldı. Her ne kadar bütün sebepler ortaya çıksa da onunla aramız eskisi gibi olamazdı -ki eskiden de düzgün bir arkadaş ilişkimizin olduğu da söylenemezdi.
"Sizin de burda durmanıza gerek yok artık." diyerek bizimkilere döndüğümde Jimin'in çatık kaşlarıyla bana baktığını gördüm.
"Neden gidecekmişim? Ben de burda duracağım işte." diyerek kollarını göğsünde bağladı. Gözlerimi devirip ofladığımda bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim. Bana göz kırpıp Jimin'in yanına gittiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamak için hafifçe kaşlarımı çatıp ikisini izlemeye başladım.
Yoongi eğilip kulağına yaklaşarak bir şeyler fısıldadığında Jimin'in gözleri birden açıldı ama sonra bize çaktırmadığını sanarak eski haline döndü. Sonra da hızla ayağa kalkarak "Düşündüm de bizim burda kalmamız bir işe yaramayacak. En iyisi gidelim, değil mi hyunglarım?" diyerek koridorda ilerlemeye başladı. Yoongi hariç hepimiz şaşırarak Jimin'in peşinden baktık.
Büyümüş gözlerimi Yoongi'ye çevirdiğimde "Sen ne dedin ona?" diye şaşkınlıkla sorduğumda sadece sırıtarak omuz silkti ve Jimin'in peşinden gitti. Bu ikisinin ilişkisini hiçbir zaman anlayamayacağım sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just For You | TAEKOOK
Fanfiction"Sadece senin için sensizliğe katlanıyorum..." Başlangıç tarihi: 16.11.2020 Bitiş tarihi: 05.03.2021 Texting/düzyazı