~Yorum yapmayı unutmayın~
~İyi okumalar~Talk about the past like it's the present while I rock slow
I'll sit in the living room and laugh with kids of my own
And tell 'em
If you want love, you gon' have to go through the pain
I wish you woulda told me
If you want love, you gon' have to learn how to change
I wish somebody woulda told me-NF
9.
"Bağırma, Tae."
Sesini duyduğumda korkum geçmiş ve bütün bedenimi sinir sarmıştı. Dudaklarımın üzerindeki ellerini çekip sırtımı onun bedeninden ayırdım.
"Ne bok yiyorsun sen burada?"
Endişeli gözlerini etrafta gezdirdi ve derin bir nefes alıp konuştu.
"Seninle konuşmak için gelmiştim ama kapı açıktı."
Duyduklarımla daha da sinirlendiğimde bağırdım kendimi sınırlamadan.
"Ne yani?! Sende evin dekorasyonunu göreyim de öyle gideyim mi dedin?!"
Ellerini iki yana sallayıp inkar etse de bütün vücudum ateş topuna dönmüştü. Onu omzundan ittirerek yüksek sesle konuştum.
"Burası benim evim! Kimse ben izin vermeden buraya adımını atamaz! Hele ki o kişi sensen asla olmaz, anladın mı?!"
Endişeli gözlerini yere indirdi ve kısık sesle konuştu.
"Seslendiğimde ses yoktu. Bende buralarda dolanan bir serseri olduğunu bildiğim için kontrol etmek istedim."
Şüpheli gözlerle ona bakarken sabah Jungkook'un kavga ettiği adam aklıma geldi. Ne olursa olsun benden herhangi bir şey almasını engellemek ve onu daha da rencide etmek adına konuştum.
"Ceplerini boşalt o zaman."
Boş gözlerle bana bakarak öylece durdu.
"Sana diyorum. Sana inanmamı beklemiyorsun herhalde."
Aldığı nefesi sıkıntıyla geri verdi. Ellerini ceketinin ceplerine soktu ve telefonunu çıkarıp yatağımın üzerine attı. Başka bir şey olmadığını belli etmek için cebin iç kılıfını dışarıya çıkardı ve elini pantolonunun arka cebine yönlendirdi. Cüzdanını da yatağıma bıraktığında ellerini havaya kaldırdı ve konuştu.
"Budur, memur bey."
Gözlerimi devirdim ve hafif gülüşüne baygın bir suratla karşılık vermeye devam ettim.
"Polisi aramadığıma sevineceğine hâlâ aptal aptal şakalar yapıyorsun. Görüşmediğimiz zaman boyunca beyninde ciddi küçülmeler var galiba, ha?"
Tek nefeste konuşmamla gülüşü düşmüştü ve hâlâ boş boş durmaya devam ediyordu. Mal gibi bakması daha da sinirimi bozduğunda keratayı yerden aldım.
O sırada telefonunu ve cüzdanını yatağımdan geri aldı.
"Çık evimden. Hemen."
Dudağını büzerek kapıya doğru ilerledi. Dışarıya tamamen çıktığında yeniden bana döndü.
"Aslında san-"
Kapıyı üzerine kapadığımda lafının yarım kalması birazcık bile umrumda değildi. Atkımı çıkarıp askıya astığımda Taejin'in evde olmadığı aklıma geldi.
Bugün izin günüydü ve o evde değildi. Aklıma gelen şeyle güldüm ve o kızla mesajlaşırken ki hâli gözümün önüne geldi.
Gülerek odama geçtim ve eşyalarımın yerlerini kontrol ettim. Bir de yüzsüz yüzsüz evime gelmişti! Hayır, onca şey yaptıktan sonra hâlâ peşimi bırakmadığına göre ruhsal sorunları olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çoban Yıldızı
Fanfictie❝Tanrımı buldum, anne. O beni merhameti ve sözleriyle kutsadı. Acı hiç bu kadar özel, tanrı kelimesi ise hiç bu kadar anlamlı gelmemişti kulağa.❞ ☯ Top!kook Tür: Dram, romantizm. Dipnot: Evet arkadaşlar, kötü son.