Bölüm 5 - İlk Doğan

268 9 10
                                    

Genç kadın, bebek ağlamasıyla yataktan kalktı. Yanında yatan adam gözlerini aralayıp "Ben bakıyım mı bu sefer?" diye sordu. Kadın adamın saçlarını sevip "Sen uyu, yarın iş var ben bakarım," diyerek yataktan çıktı. Camdan giren rüzgar perdeyi havalandırdı. Kadın üzerindeki ipek sabahlığın önünü kapatıp koridorda ilk odanın önünden geçti. İçeride beş yaşında bir çocuk uyuyordu. Kadın koridorun sonundaki kapıyı açtı. Beşikteki bebek uyanmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kadın bebeği kucağına alıp omzuna yatırdı. "Küçüğüm ne oldu? Neden ağlıyorsun?" 


Kadın bebeği sakinleştirmeye çalışırken biri sabahlığın eteğini tuttu. Oğlu olduğunu fark edip bakmadan "Fırat, oğlum sen neden uyandın?" diye sordu. Kadının bakışları camdaki yansımaya takıldı. Korku gözlerinden belli li oldu. Tüm kasları kasıldı. Ağlayan bebeği yavaşça beşiğe yatırdı. Ve korkarak sabahlığın eteğini tutan çocuğa baktı. Beş altı yaşlarında teni kireç, gözleri yumurta akı kadar beyaz, dikilmiş dudaklarıyla ile ona bakan bir çocuktu. Kadın korkudan titreyen bir tonla "Merhaba, ufaklık," diyebildi cümlesinin sonu gelmemişti. Çocuk hızla üstüne atladı. Kadın dengesini kaybedip geriye doğru düştüğünde kapıdaki beş yaşındaki oğlu iki eliyle ağzını kapadı. Hayalet çocuk bir anda başını yüz seksen derece döndürdü. Beş yaşındaki çocuk kendini aniden geriye doğru attı. Ani hamlesinden dengesini kaybetti. Düşmemek için yanındaki komidine tutundu. Üstündeki vazo dengesini kaybedip yere düştü. Vazonun sesi evde çınladı. Kadının kocası heyecanla yerinden zıplayıp yataktan çıktı ve koşarak bebek odasının önünde düşmüş oğlunu gördü. "Ne oldu Kerem?" 

Kerem korkuyla kardeşinin odasını gösterdi. Adam karısının yerde yattığını görünce koşarak yanına geldi. Kadın yerde yüz üstü yatıyordu. Adam karısını sırt üstü çevirdiğinde gördükleri karşısında şok olup başını çevirdi. O anda aynıanda tavanda yürüyen çocuğu fark etti. Ama dönüp baktığında kimse yoktu. Kadının yüzü erimiş bir mum gibi  parkeye akıyordu. 

***

Evren söylenerek odaya girdi. Arkasında Olgun tabii tabii dercesine bir surat ifadesi ile onu alaycı bir şekilde onaylıyordu. Nina ve Okşan ise karşılıklı oturmuş Türk kahvesi içiyorlardı. Adamlar odaya girince muhabbetlerini yarıda kesip onlara baktılar. "Hayır, nasıl bu kadar pahalandı hayat anlamıyorum." 

Nina tam ağzını açmıştı ki Olgun, Evren'in arkasından gözleriyle "sakın" dedi. Evren elindeki torbayı masaya koyup "Bu İzmir'e donumu bırakmadan gidersek sevinirim," dedi. Nina artık dayanamayıp kahkahayı bastı. Okşan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Evren ona gülen kadına dönüp "Komik olan ne  güzelim?" diye sordu. "Donunu bırakmak için yüzük parmağının boş olması gerekiyordu yakışıklı." 

Evren alaycı bir gülüşten sonra ciddileşip "Ne zaman donumu bıraktım Allah için?" diye sordu. Olgun hiç düşünmeden "Ankara'daki olay," dedi. Nina bir kahkaha daha attı. Evren olayı hatırlayıp geçiştirmek için "Size kahvaltılık aldım," diyerek arkasını döndü. Nina bir kahkaha daha atınca Okşan merakla "Anlatsanız meraktan çatlıyorum," diyerek ikiliye baktı. Olgun tam ağzını açmıştı ki, Evren emir veren bir asker gibi "Sakın," diyerek parmağını Olgun'a salladı. Ama Nina bu anı kaçırmak istemiyordu. "Ankara'da bir dava vardı." 

Evren aniden Nina'ya dönüp "Sakın," dedi. Ama bunun Nina üzerinde hiç bir etkisi olmamıştı. "Dava'yı çözdük diye düşündük. Ama aslında aradığımız vampir o değilmiş. Neyse kısaca Evren bir kadını gözüne kestirmişti. Bizimki de kadının peşinden gitmiş anlayacağın." 

Evren kendini savunmak için "Beni baştan çıkardı. Büyü yapmış olmalı," dedi. Olgun kahkaha atınca bir kez daha Evren'in sert bakışlarıyla karşı karşıya kaldı ve dizüstü bilgisayarına bakmaya devam etti. "Her neyse bizim ki kadının odasına gidiyor. Anlayın işte, sonra kadının amacını anlıyor."

GÖLGELER SERİSİ - 5 - YEDİNCİ HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin